Hristiyanlık İsa Mesih’i ve O’nun öğretilerini temel alan tektanrılı, dünyadaki en yaygın dindir. Hristiyanlık inancına sahip kişilere Hristiyan denir. Hristiyanlar Kutsal Kitap’a inanırlar.
Hristiyan Kelimesinin Kökeni
Hristiyan sözcüğünün kökeni, Mesih kelimesinin İncil’in özgün dilinde Grekçe karşılığı olan khristos (χριστός) kelimesine dayanır. Mesih sözcüğü İbranicedeki maşiah (משיח) kelimesinden gelir ve ‘başı yağla ovulmak suretiyle kutsanarak önemli bir göreve –genellikle krallığa ya da rahipliğe— getirilen kişi’ anlamına gelir. Khristos olarak adlandırılan İsa’ya inananlara ilk olarak Antakya’da Hristiyan (Χριστιανός Khristianos) denmeye başlanmıştır. Bunu Kutsal Kitap’taki Elçilerin İşleri 11:26 ayetlerinden öğreniyoruz. Hristiyan sözcüğü, “Mesihçi”, “Mesih’in yolundan giden”, “Mesih’in yandaşı” ve “Mesih’e bağlı” anlamlarına gelir. Hristiyanlar, yüzyıllardır beklenen ve Tanrı’nın vaat ettiği Mesih’in, dünyaya gelmiş, Yeruşalim’de çarmıha gerilmiş ve ardından dirilerek göğe yükselmiş olan Nasıralı İsa olduğuna iman eden kişilerdir.
Hristiyanlığın Merkezi: İsa Mesih
İsa Mesih, Roma İmparatorluğu’nun Yahudiye eyaletinde Vali Pontus Pilatus döneminde yaşamış gerçek bir kişidir ve Hristiyanlığın merkezindedir. Bakire olan Meryem Ana’dan mucizevi bir şekilde babasız olarak dünyaya gelmiştir. Hiç günah işlememiş, kusursuz bir yaşam sürmüş, birçok mucizeler gerçekleştirmiştir. İsa Mesih zamanlar oluşmadan önce vardı ve dünyaya insanları kurtarmak için geldi. Acı çekti, çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü. Bunu insanları günahtan, ölümden ve Şeytan’ın elinden kurtarmak için yaptı.
Hristiyanlık: Yol
Kutsal Kitap’ta Hristiyanlık için kullanılan kadim tanımlamalardan biri de ‘yol’dur. Elçilerin İşleri adlı İncil bölümünde beş farklı yerde Hristiyanlık’tan ‘Yol’ diye söz edilmektedir. Türkçe Kutsal Kitap çevirisinde bu anlamda kullanılan ‘yol’ sözcüğü, ‘İsa’nın yolu’ diye çevrilmiştir. Bu gerçekten uygun bir tanımlamadır çünkü İsa da kendisini bu şekilde tanımlamıştı. İsa, “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im” dedi. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” (Yuhanna 14). Dolayısıyla Hristiyanların yolu, İsa’nın yoludur ve bu yol, ancak İsa ile sürekli bir özdeşleşme ve O’nun çarmıhını hayat ışığı ve rehber olarak kabul etme yoludur. İsa, izleyicilerini kendisiyle derin bir birliğe çağırır. Bu birlik, her şeyden önce Mesih İsa’nın ölümünü paylaşmak diye betimleyebileceğimiz vaftizle başlar. Vaftizse, Hristiyan yaşamının başlangıcı, Mesih’in kilisesinin giriş kapısıdır. Bu kapıdan giren Hristiyan, bundan sonraki yaşamı boyunca İsa’nın yolunda yürüyecek, O’nu örnek alacaktır. Ama bu örnek alış, İsa’yı herhangi bir ‘rol modeli’ gibi görüp O’nu taklit etmeye çalışmakla olmaz. Bu her şeyden önce, imanlı kişinin kendi günahlı doğasının kederli ve alçakgönüllü bir farkındalığıyla tekrar tekrar İsa’ya sığınması, İsa’nın doğruluğuyla sürekli arınmasıyla olacaktır. Martin Luther bir keresinde, Hristiyan yaşamının, kişinin sürekli bir günah itirafı ve pişmanlığı (tövbe) halinde olmasıyla eş anlamlı olduğunu söylemiştir.
Kurtuluşun yolu olarak Hristiyanlık
Hristiyanlığın İsa’nın yolu ve yaşam boyu süren bir öğrenme süreci olduğundan söz ettik. İsa İncil’de bu konuyla ilgili ilginç ve önemli bir sır vermektedir. “Tanrı’ya, cennete giden yolu nasıl bilebiliriz?” diye soran bir öğrencisine, “Yol, gerçek ve yaşam benim” yanıtını verir. “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gidemez.” Dolayısıyla Mesih, ilginç ve harika bir biçimde, Hristiyan yaşamının hem nihai hedefi, hem de bu yaşamın ta kendisidir. O, Hristiyan imanlının dışında, örnek aldığı ve hayran olduğu bir önder olmanın ötesindedir. O bizzat, Hristiyanların yaşamıdır. Ve bu yaşam, cennete, insan ruhunu ebedi kurtuluşuna götüren yoldur. Gerçekten de Elçilerin İşleri kitabının 4. Bölüm’ünde şöyle yazar: “Başka hiçkimsede kurtuluş yoktur. Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur.”
Peki ama neden, nelerden kurtuluş?
Kutsal Kitap, yaratılıştaki kusursuzluğun insan tarafından işlenen ilk günahla bozulduğunu ve bunu takip eden bütün bir insanlık tarihinin, Tanrı’ya isyan eden insanla başlayan bir bozulma süreci olduğunu anlatır (Yaratılış 1, 2 ve 3.bölümler). Bu ilk günah, bütün günahların kökeniydi; beraberinde kötü olan her şeyin de girmesine yol açtı -kötülük, hastalık ve ölüm gibi.
Adem’in günahı bütün sonuçlarıyla birlikte bütün insanlara bir miras gibi, geçmektedir. Sonuç olarak da biz insanlar, doğduğumuz andan itibaren ölüme ve cehenneme doğru ilerliyoruz. İnsan doğası günahla damgalanmış ve bozulmuş olduğu için kendi kendimizi kurtarmamız ve düzeltmemiz mümkün değildir. Bizlere bizim dışımızdan gelecek bir kurtarıcıya ihtiyacımız var.
Sürekli bir eğitim süreci olarak Hristiyanlık
Hristiyan olmak, Mesih’e, Nasıralı İsa’ya iman etmekle ve O’nun rehberliğinde, O’nun yürüdüğü yolda yürümekle eş anlamlıdır. Birinci yüzyılda, İsa’nın öğrencileri ve onlar aracılığıyla bu topluluğa (kiliseye) dahil olan diğer öğrenci kuşağına, bu nedenle, ‘Hristiyan’ adı veriliyordu. Elbette, Hristiyanlığın günümüzdeki tanımı da budur: Mesih olan İsa’nın öğrencilerinden oluşan, Mesih İsa’ya iman eden insanlar topluluğu.
Peki bu topluluğun bir üyesi olmak nasıl gerçekleşiyor?
Kutsal Kitap’ta Mesih’in (yani Nasıralı İsa’nın) dirilişiyle ilgili anlatılardan biri olan Matta Müjdesi 28. Bölüm’de, İsa’nın öğrencilerine şu buyruğu verdiğini görüyoruz:
“Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin; size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta: 28:18-20)
“… öğrencilerim olarak yetiştirin; …vaftiz edin; onlara öğretin.” Bu ayetlerin başka bir çevirisi şu şekilde yapılabilir: “Gidin… bütün ulusları (bütün insanları) öğrencilerim olarak yetiştirin: Bunu onları (…) vaftiz ederek ve size buyurduğum her şeyi onlara öğreterek yapacaksınız.”
Birbiriyle çelişmeyen ve her ikisi de doğru olan bu iki çeviriye yakından bakarsak, İsa’nın bize şu gerçeği söylediğini görürüz: Hristiyan Kilisesi, İsa Mesih’e ve Üçlü Birlik olan tek Tanrı’nın adına vaftiz olan öğrencilerin oluşturduğu evrensel bir topluluktur. Öğrencilikle ‘vaftiz’in, Hristiyanlığın tanımında olduğunu gösteren bu gerçek, Hristiyan yaşamının, tam anlamıyla vaftizle başlayan sürekli bir öğrencilik yaşamı olduğunu ifade eder.
Bu öğrenme süreci zihinsel olmaktan çok ruhsaldır. Tanrı Sözü’nü, bir dünyevi okul öğrencisi gibi öğrenerek ‘daha iyi, daha dindar, daha doğru’ insanlar olunmaz. İyilik ve doğruluk tamamen Tanrı’dan kaynaklanır. Öğrenci, ya da Mesih izleyicisi, kendi iyi eylemlerinin gerçek öznesinin Tanrı olduğunu kavrar. Kutsal Kitap’ta bu durumla ilgili şu ifadeleri görüyoruz: “İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı’nın armağanıdır. Kimsenin övünmemesi için, iyi işlerin ödülü değildir.”
Tarihsel süreç bakımından Hristiyanlık
Hristiyanlık sadece bundan 2000 yıl kadar önce ortaya çıkmış bir din olarak görülemez. Bu eksik bir tanımlama olur. Mesih İsa, insan olarak bu dünyaya gelmeden yüzlerce, binlerce yıl önce de daima bekleniyordu. Öyle ki, O’nun bir gün gelip yaratılışa sinen günah lanetini ortadan kaldıracağı, insanlığı kurtaracağı, Kutsal Kitap’ın daha ilk ayetlerinde müjdelenir. Adem ve Havva’yı günaha düşürüp –cennetten kovulmalarına yol açan “yılan”, yani Şeytan, İsa’nın topuğuna saldıracak, İsa da yılanın başını ezecektir (Yaratılış 3:15). İmanlı insanların Adem ve Havva döneminden itibaren beklemiş olduğu bu olay, Mesih’in çarmıhtaki ölümü ve ardından gerçekleşen dirilişiyle gerçekleşmiştir. Adem’in zamanından başlayarak tarih boyunca her zaman bir grup insan, gerçek Tanrı’ya tapagelmiştir. Adem, Nuh, İbrahim ve Musa şeklinde bir tarihsel süreç izleyen bu imanlılar topluluğu, ‘Tanrı’nın halkı’ olarak da adlandırılır. İsa’nın dünyaya gelişi ve kötülük karşısında nihai zaferi elde ederek, bütün insanların yararlanmasına açık olan kurtuluşu kazanmasıyla doruk noktasına ulaşmıştır. Hristiyanlık bu tarihsel sürecin en son ve nihai aşamasıdır.