Kaygı

Hiç kaygı duymadıysanız, lütfen bunun sırrını söyleyin! Kaygı bu yüzyılda herkesin başına gelen bir durum oldu. Hepimiz evin geçimini sağlamak, sevgiyi aramak, sevdiklerimiz olmadan bir gelecek düşünmek, ödev yetiştirmek gibi birçok konuda kaygıya düşebiliyoruz.

Kaygı insanları farklı şekillerde, farklı şiddetlerde etkileyen karışık bir durum. Belli bir olayı karşı negatif bir önseziden tutun, bir durumdan kaçınmaya, hatta nedensiz bir huzursuzluğa kadar her şey olabilir.

Kaygı ve korku farklı olsalar da birbirleriyle bağlantılı kavramlar. Korku gerçek ve ani bir tehdide karşı verdiğimiz tepkidir; kaygı ise gerçekleşme olasılığı düşük olan ya da beyinde kurgulanmış bir tehdide karşı olan tepkimizdir. Korku saman alevi gibi güçlü tutuşur, çok geçmeden de söner; kaygıysa daha hafiftir ama etkisi çok uzun süre devam eder.

Kaygı ile başa çıkmak

Bizler fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal varlıklarız. Anksiyete diye de adlandırılan kaygı durumunu meydana getiren fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal bileşenler var. Tanrı, bizim kaygı gibi bir probleme yakalanmamızı istemediğinden, ilaç, arkadaşlar, destek grupları sağlıyor. Doktorlardan, danışmanlardan ve arkadaşlarınızdan aldığınız yardım aslında Tanrı’nın onlara bir çağrısıdır. Anksiyeteniz çok ağır derecedeyse tereddüt etmeden bir an evvel bu yerlerden yardım isteyin.

Fakat bu yazının yazılış amacı, modern kültürün ve psikoloji biliminin yanı sıra Hristiyanlığın bu konuya ne eklediğidir. Tanrı bizi fazlasıyla seviyor ve bizim onunla düzgün bir ilişki kurabilmemiz için zihinsel/duygusal sağlığımızı önemsiyor. Hristiyanların da bildiği gibi ilişkilerin insanlar için büyük önemi vardır. Sizi ya da sevdiğiniz birini kaygılanmaya iten sebeplerin ne olduğunu biliyormuş gibi davranmayacağız. Ama bu sebeplere dikkatlice bakarak kendi durumunuzu göz önünde bulundurmanızı öneririz.

Güvenmek için yaratıldık

Evrenin yaratıcısına güvenerek samimiyetle ilişki kurmak için yaratılmış olmamız Hristiyan görüşünün yapı taşlarından biridir. Birçok yönden güven kaygının tam tersidir. Bizim kendi isteklerimize göre değil Tanrı’nın iradesi doğrultusunda yaşamak için O’na tüm kalbimizle ve tüm benliğimizle güvenmemiz gerekir. Annesinin kollarında rahat rahat uyuyan bir çocuk gibi. Bu bizim için müjde niteliğindedir.

Tabii, güvenmek bazen zor olabiliyor. Bazı insanlar belki sevgilileri, belki arkadaşları ya da aileleri tarafından hayal kırıklığına uğratılmışlardır ve insanlara tekrar güven duyabilmeleri yıllar alabilir. Bazen Tanrı’nın bile bizi önemsemediğini düşünüp bu boşluğa düşebiliriz. Yaşımız ilerledikçe hayatın ne kadar acımasız olduğunu anlıyor ve kaygı duyuyoruz; öyleyse her şeyin yolunda gideceğinden nasıl emin olabiliriz?

Gerçek şu ki işler her zaman iyi gitmeyecek. Bazen iyi olacak, bazen de kötü. Nerede veya ne zaman olacağını önceden kestirmek mümkün değil. Tanrı, bizim tabirimizle “sorunsuz” bir hayatımız olacağının sözünü vermiyor. Ama her zaman yanımızda olup bizim dayanağımız olacağı ve sevgisiyle bizi saracağı sözünü veriyor. Aslında bize “sevgi korkuyu siler atar” (1. Yuhanna 4:18) diyor. Tanrı bize, korktuğumuz şeyleri başımızdan savan bir sevgiden ziyade, büyüklüğü sayesinde korkuları umursamamamızı sağlayan bir sevgi veriyor. Bu sayede de kaygı duymaktan kurtulabiliyoruz.

Ayrıca Tanrı, bizim O’na olan güvenimizin kanıtlara dayalı olmasını da istemiyor. Güvenin işleyişi bu değildir çünkü. Aslında güvenmek bizim seçtiğimiz bir şey değildir. Tanrı’nın güvenilir olduğuna, sözünü tutacağına ve sevgisine ikna olmamızdır. Hayal ettiğiniz yaşam tarzını size sunmaması ya da acınızı hafifletmemesi bu gerçeği değiştirmez.

Bu yüzden cevap “sadece güven O’na,” değildir. Çünkü başkaları tarafından hayal kırıklığına uğratılmışsanız ya da Tanrı’nın bizim için planını bilmiyorsanız bu zordur. Cevap Tanrı’ya hayatımızda bir yer tanımak, bir şans vermektir. Kutsal Yazılar’ı okuyup gerçekten söylediklerinin dayatmacı ya da güvenilir olup olmadığına kendiniz karar verin.

Peki, Tanrı’ya hayatımızda yer açmak bizi kaygı çekmekten kurtaracak mı? Yineleyelim; bu kendiliğinden ve tamamen olmayabilir. Ama Tanrı’ya güveniniz yoksa, bu kaygılarınızı körükleyen sebeplerden biri olabilir.

Suçluluk Duygusu

Suçluluk duygusunun birçok sebebi vardır ve kaygı çekmeye neden olması mümkündür. Bilincimiz var ve inanıyoruz ki Tanrı bize bir vicdan verdi. Bu vicdanla, Tanrı’nın bizim gündelik yaşamla ilgili davranışlarımızla ilgili tasarısının ne olduğunu görebiliyoruz. Birini incitecek bir şey yaptığınızda zor da olsa özür dilememiz bir gerekliliktir. Hristiyan inancına göre aslında biz, başkalarına yaptığımız yanlışlarla o kişilerden bile daha çok üzülüyoruz. Bu yüzden en çok O’nun bağışlamasına ihtiyacımız var.

Güzel haber şu ki suçumuzu itiraf edip tövbe ettiğimizde Tanrı, bize olan sevgisinden dolayı bizi cömertçe bağışlama lütfunu gösterir. Suçumuz artık temizlenmiştir çünkü son sözü her zaman Tanrı söyler ve söyledi de. Günahlarımızı üstlensin ve bedelini bizim yerimize ödesin diye biricik Oğlu İsa Mesih’i gönderdi.

Günahlarımızı itiraf etmek ve bu yolla arınmak, her ne kadar başkalarından özür dilememiz zorunluluğunu ortadan kaldırmasa da, diğer yollarla çözülemeyen problemleri kökünden çözmemizi sağlar. İçinizi doğrudan doğruya Tanrı’ya dökebilirsiniz ama kendinizi hala bağışlanmış hissetmediğiniz durumlar varsa bir de Peder’e itirafta bulunabilirsiniz. Onlar, Tanrı’nın merhametinin hepimiz için olduğunu size hatırlatmaktan mutluluk duyarlar.

Kaygılarımı Tanrı’ya getirirsem, karşılığında ne beklemeliyim?

Kucak dolusu sevgi

Hiç kimse size İsa Mesih’ten fazla sevgi veremez. İbraniler kitabının yazarı şöyle söylüyor: “Çünkü başkâhinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duymayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş ama günah işlememiştir” (İbraniler 4:15). Mükemmel olan Tanrı, günahlı dünyaya gelerek insanlığı her haliyle tecrübe etmiştir. Üstelik insanların Tanrı’ya karşı işlediği bütün suçların O’na yönelik bütün hakaretlerin de cezasını üstlenmiştir. Mesih İsa, kaygının bizlere nelere mal olabileceğini biliyordu. Bu yüzden O’nun sözüne kulak verelim:

  • Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm. Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir (Matta 11:28-30).
  • İki serçe bir meteliğe satılmıyor mu? Ama Baba’nızın izni olmadan bunlardan bir teki bile yere düşmez. (Matta 10:29).
  • Mesih bizim zayıf olduğumuzu, zorlanacağımızı biliyor ve kaygı içinde yaşamamızın yaratılış amacımıza uygun olmadığını belirtiyor. Kaygıdan uzak bir şekilde O’nunla yakın bir ilişki içinde yaşamamızı istiyor. Tekrar belirtelim; imanlı olmak bütün kaygılarınızı bir anda ortadan kaldırmaz, ama Mesih’e bağlılık kaygılarımızla başa çıkmamızda bize çok yardımcı olur.

Gerçek Vaatler

Tanrı bize birçok vaat veriyor. Hristiyan yaşamına adım attıktan sonra zamanla Tanrı’nın vaatlerinin, bu değişimler dünyasında tek değişmeyen ve tek doğru gerçeklik olduğunu görürüz (Yeşu 23:14, İbraniler 13:8). Bu vaatler istediğimiz zaman gerçekleşmediklerinde hemen sorgulamaya yönelebiliyoruz ama sabırlı olursak hepsi günışığına çıkacaktır. Kaygı çekmekten yakınanlar için özellikle yararlı olacak Tanrı sözlerinden birkaçını hatırlayalım:

Hiç kaygılanmayın; her konudaki dileklerinizi, Tanrı’ya dua edip yalvararak şükranla bildirin. O zaman Tanrı’nın her kavrayışı aşan esenliği Mesih İsa aracılığıyla yüreklerinizi ve düşüncelerinizi koruyacaktır (Filipililer 4:6-7).

RAB’be güven bütün yüreğinle, kendi aklına bel bağlama.Yaptığın her işte Rab’bi an, O senin yolunu düze çıkarır (Süleyman’ın Özdeyişleri 3:5-6).

Uygun zamanda sizi yüceltmesi için, Tanrı’nın kudretli eli altında kendinizi alçaltın. Bütün kaygılarınızı O’na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.” (1. Petrus 5:6-7).

İyileşme (Tam olarak bizim istediğimiz şekilde görünmese de)

Hristiyanlar olarak Tanrı’nın herkesi iyileştirip her şeyi düzeltmeye gücünün yettiğine inanıyoruz. Günah bataklığı içinde yaşamamızın onun planının bir parçası olmadığının farkındayız. Aynı zamanda, her istediğimiz zaman bizleri iyileştirip işlerimizi yoluna koymadığının da bilincindeyiz. Bu biraz karışık ve kafa karıştırıcı olabilir. Pavlus bununla ilgili  2.Korintliler 12:7-10’da çok güzel açıklamalar yapıyor.

Tanrı’nın o an bizi iyileştirmemesinin birçok sebebi olabilir ve bunu her zaman anlayamayabiliriz. Böyle olmasını ısrarla istemek kendi isteğimizi Tanrı’ya empoze etmeye çalışmak olur. Oysa Tanrı’nın varlığı, gücü ve şefkati, mutlu da olsak acı da çeksek, bizlere zaten cömertçe sunulmaktadır. Kaygınızı bütünüyle ortadan kaldırabilir de. Ya da sağladığı iyileşme, sizi bir fırtınanın ortasındaki sakin bir yerde tutmak şeklinde olabilir. Böylece, kaygınız tamamen ortadan kalkmasa da siz O’nun sevgisinin tam merkezinde, güvende olursunuz.

Peki, ben ne yapmalıyım?

  • Yazımızda genel olarak kaygının olası ruhsal etkilerine değinerek bunları zihinsel, duygusal ve fiziksel açıdan değerlendirdik.
  • Danışmanlık hizmeti, aile, arkadaşlar, inanç, Peder, spor, düzenli bir diyet, hatta gerekiyorsa ilaç gibi, elinizdeki bütün kaynakları kullanın.
  • Hristiyanlar olarak, zamanın sonunda İsa Mesih’in her şeyi düzelteceğine inanıyoruz. Siz göremeseniz bile kaygının tamamen yok olma zamanı da gelecek.
  • Tanrı’ya danışın! Onun rehberliğiyle içinden çıkılamayacak hiçbir şey yoktur.
Facebook
Twitter
WhatsApp
Email

Benzer Yazılar

Yorumlar