Tanrı hakkında bir makale yazmak pek kolay değil aslında. Hristiyanların Tanrı’sının, yani Kutsal Kitap’ta tasvir edilen ve yaptıkları aracılığıyla çağlar boyunca bilinen Tanrı’nın tanımını yapacağız. Ve böyle güçlü bir kişiliği tanımlamaya çalışmak, gerçekten de olanaksız derecede zor bir iş gibi görünüyor.
Temel Noktalar
Yasa’nın Tekrarı 6:4 şöyle diyor: “Dinle Ey İsrail; Tanrımız Rab, tek Rab’dir.” Biz var olan tek bir Tanrı olduğuna inanıyoruz. Önce Tanrı’nın varlığından bahsedelim. Sıradan bir insanı tanımlıyor olsaydık onu fiziksel açıdan açıklardık ama Tanrı ruh olduğu için fiziksellikten bahsetmek pek mümkün değil. Yine de ne yapabileceğimize bir bakalım.
“Fiziksel” (Yani, Tam Olarak Öyle Değil Ama…)
Tanrı sonsuzdur. Tanrı’nın olmadığı hiçbir yer ya da zaman yoktur. Asla bir başlangıcı olmadı ve bir sonu olmayacak. Ayrıca, hiç kimse küçük bir zaman veya mekân köşesi oluşturup, “Burada Tanrı’ya yer yoktur” yazılı bir tabelanın bulunduğu bir krallık inşa ediyormuş gibi davranamaz.
Bu gerçeğin bir sonucu da ilk başta korkunç görünen, ancak daha sonra inanılmaz derecede rahatlatıcı hale gelen, Tanrı’dan hiçbir şey gizlenememesi durumudur. Gerçek şu ki yaşamımızın kaynağı olan Yaratıcı’mızdan ayrı yaşayacak şekilde tasarlanmadık. Böyle bir şey mümkün olsaydı kendimizi ya cehennemde ya da ölüler diyarında bulurduk. Ve biraz sonra göreceğimiz gibi, Tanrı inanılmaz derecede saygılıdır; öyle ki herkesin aşağıladığı insanlara bile saygı gösterir.
Tanrı yaşamdır. Hem biyolojik hem ruhsal anlamda, yaşamın kaynağı O’dur. O’nun her zaman bize destek çıkan varlığı olmasa hiçbir canlı bir saniye bile yaşayamaz. Bunu bizim için başlangıçta ve hayatımızın her anında yapmaya devam ediyor.
Aslında O, bundan daha da fazlasıdır; ölümün üstesinden gelen ve bizim O’na güvenmemizi sağlayan yaşam pınarıdır. “Kendi varlığımı yeniden keşfediyorum sanki” gibi şeyler söylediğiniz zaman gelen ilhamdır O. Derin ve güçlü, haz veren, neşe getiren bir yaşam pınarıdır.
Tanrı güçlüdür
O, hey şeye kâdirdir (bu kelime, “yapmayı seçtiği her şeyi yapabilen ve izin vermediği sürece hiçbir şeyin kendisine karşı çıkamayacağı” anlamına gelir.) Ama O’nun, “Tanrı, kendisinin kaldıramayacağı kadar ağır bir kaya yaratabilir mi?” gibi mantıksızca soruları kâle alacağını sanmayalım. Ya da, “O’ndan bir şeyi hem yapmasını hem de yapmamasını dilersem, dileğimi gerçekleştirebilir mi?” gibi kelime oyunlarını. Tanrı’ya kızgın olma sebeplerimizin bir kısmı da böyle mantık dışı istekleri gerçekleştirmemesidir (Dünyamızdaki belirli kötülükleri durdurmak gibi).
Tanrı her zaman tutarlıdır. Yaratılmışlar olarak kısıtlı bir bakış açısına sahip olsak da O’nun her zaman aynı olduğunu (O bunu bize söylediği için) biliyoruz. Tanrı’nın yaptığı bazı işlerinin gizli olması ya da bazı özelliklerine akıl erdiremiyor olmamız Kutsal Kitap’takinden farklı bir yaratıcıyla yüz yüze olduğumuz anlamına gelmez.
Tanrı’nın yapacakları hem bir şekilde öngörülebilir hem de öngörülemez. O bize bir söz verirse tutar. Yeryüzündeki dağlar ve kayalar yıkılır ama Tanrı sizin güveninizi sarsmaz. Ve hiçbir zaman Tanrı’nın kötü olmaya, aptalca davranmaya ya da kendi yarattığı insanları sevmeyi bırakmaya karar verdiği bir güne uyanmayacaksınız. Açıkçası bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek, çünkü Tanrı’nın doğası değişmez. İradesi vardır ve istediğini yapar; inanılmaz derecede yaratıcıdır. Yeni ve duyulmamış şeyler yapıyor ama harika bir mizah anlayışı da var.
Tanrı akıl almaz derecede mükemmeldir. Her üstün özelliğe sonsuz ölçüde sahiptir: Sonsuz ölçüde büyük, inanılmaz derecede şefkatli, gerektiğinde son derece katı… Akıllara durgunluk verecek niteliklere sahip bir varlık. İnsanı huşu duymaya yönelten de O’nun bu özelliğidir.
Tanrı bir bakıma çoğuldur. Evet, Kutsal Kitap’ın tanımladığı gibi, O tek Tanrı’nın bu üç kişiliği birbirine bağlıdır. Aynı kişinin farklı kıyafetler giymesi ya da üç farklı maske ile görünmesi değildir bu. Tanrı’da hem güçler ayrılığı hem güçler birliği vardır. Bu makalede Tanrı’nın üçlü birliği konusuna bu kadar değinmekle yetiniyoruz.
Duygusal
Biraz da Tanrı’nın duygularından bahsedelim. Kutsal Kitap tamamen tutkulu ama aynı zamanda da her şeyi kontrolü altında tutan birini tanımlıyor. Oflamak veya bıkmak Tanrı’nın kitabında yazmaz. O her şeyi derinlemesine önemsiyor. Öfkelendiği, üzüldüğü, hoşnutluk yaşadığı, mutlu olduğu zamanlar oluyor. Bu liste böyle uzar gider ama işin özü şu ki, Tanrı asla sıkılmaz.
Tanrı sabırlıdır — Konu bireysel olarak insanlara olan şefkati olduğunda, biz ne kadar çok hata yaparsak yapalım, Tanrı bize bir annenin çocuğuna olan ilgisinden daha fazlasını gösteriyor. İnsan gibi, deyiş yerindeyse, pire için yorgan yakmıyor. (Aslında O’nun varlığından şüphe edilmesinin sebeplerinden biri de sabrıdır. Dünyada çeşitli adaletsizlikler yaşanıyor ve birçoğumuz, Tanrı’nın yerinde olsaydık bu duruma hemen son vereceğimizi iddia ediyoruz.)
Tanrı galaksilerin, ulusların ve bireylerin kaderleri gibi büyük olaylar kadar, küçük olaylarla da ilgilenir. Bir güvercinin kaderinden tutun da sizin mide sorunlarınıza kadar her şeyle ilgilenir. Vergi borçlarınızı ödemeniz için size yardım etmesi, O’nun küresel ısınma konusuna önem vermeyeceği anlamına gelmez. Hiçbir şey O’nun dikkatini dağıtamaz.
Tanrı’nın kızıp öfkelenmesi mümkündür. Tanrı’nın öfkesini çeken şeylerden biri adaletsizliktir ki bunu Eski Antlaşma’daki peygamberlik kitaplarını okuyarak da görebilirsiniz. Tanrı’nın gazabı çok korkunçtur ve kimsenin üzerine çekmek isteyeceği bir şey değildir. Tabii biri tövbe ederse Tanrı o kişiye karşı merhametini hemen gösterir. Öfkelenmeyi Tanrı da istemiyor. Onun kızgınlığı ve öfkesi, çocuklarının iyi olmasını isteyen anne-babaların öfkesine benzer.
Tanrı sevgidir
Sevilen insan için ne pahasına olursa olsun her şeyi verebilecek türden bir sevgiden bahsediyoruz. Tanrı’nın bize duyduğu sevgi bize en iyiyi vermeyi ve insan olarak gelebileceğimiz en iyi noktaya gelmemizi amaçlar. Mesih’in çarmıhta can vermesi de baştan sona bununla ilgilidir.
Tanrı kutsaldır. Kötülükle hiçbir zaman uzlaşmaz. Kötü hiçbir şey onun varlığının karşısında direnemez; Yaratıcı’nın iyiliği ve saflığı kötülüğü etkisiz kılar (Şimdi bizleri özgür kılma ve yeniden şekillendirme sürecinde olduğundan dünyamız için küçük bir istisna yapıyor. Bir bakıma, kötülüğün üzerindeki etkisini askıya alıyor, bizim için. Hâlâ kötülüğün etkisindeyiz ve ruhsal olarak kirliyiz. Tanrı’nın kalkanı olmazsa kötülüğün zindanından çıkmamız imkânsız olur.)
Kısacası, Tanrı iyidir. O’nda ne bir davranış bozukluğu ne de dengesizlik bulunur. O’nun varlığına bir kaya misali sırtınızı dayayabileceğinizi bilirsiniz. Bilmeseniz de sorun değil çünkü O size anlatmaya hazır. Tanrı ne “pasif-agresiftir”, ne değişken bir ruh halindedir. Bir şey yapıyorsa bilin ki neden yaptığını kesinlikle biliyordur. Yani, Tanrı’nın yönlendirilmesi imkânsızdır; hiçbir duygusal zaafı yoktur. O her şeyi, kendisini yönlendirmeyi deneyen birinin gözünden de görür. Kişinin kalp atışına kadar her şeyi bilir ve hisseder.
Bilgelik
Tanrı doğrudur. Bilimsel, matematiksel ya da dinsel bütün doğruluklar O’ndan, O’nun doğasından gelir. Evren de bundan dolayı bu kadar tutarlı ve uyum içindedir. Bu yüzden de bütün gerçeklikler bir bütünlük oluşturur. Anlayışımız hâlâ eksik olduğu için tam olarak kavrayamasak bile, gerçek şu ki evrende hiçbir çelişki bulunamaz.
Tanrı zeki ve bilgedir. Hata yapmayacağı gibi her şeyin ilmini ve yaratılışını zaten bilir. Bizler Yüceler Yücesi olan Tanrı’yı ne şaşırtabilir ne de kandırabiliriz. O bazı eylemleriyle akıllarımızda soru işareti bırakabiliyor çünkü “şunu yapma” ya da “bundan kaçın” gibi buyruklarının ne anlama geldiğini her zaman açıklamıyor. Bunların dünya ya da insan doğasıyla ilgili önceleri bilmediğimiz bir sebepten dolayı yasaklandığını daha sonra keşfettiğimiz zamanlar da oluyor. Bazı zamanlar da bir kararının ya da tercihinin sebebini hiçbir zaman bulamıyoruz ve iş gelip O’nun kararlarına güvenip güvenmeyeceğimiz sorusuna dayanıyor.
Sosyal
Şimdi olayları sosyal boyutuyla değerlendirelim ve Tanrı’nın nasıl ilişki kurduğunu gözlemleyelim. Tanrı bize beklediğimizden bile daha çok saygı duyar. Bir düşünün, insanlar O’na öfkelendikleri zamanlar genellikle bunun nedeni yine insanların yol açtıkları bir duruma müdahale etmemesi değil mi? Biz Tanrı’ya, “Buna engel olmalıydın!” diyoruz ama O genellikle bunu yapmıyor. Tanrı sizden özgür iradenizi almaz. Özgür iradenizi size en başta veren Tanrı’ydı ve O size (ve diğer insanlara) saygı duyuyor. Sizi bir robota dönüştürmek istemiyor.
Tanrı’nın memnun olması kolaydır, ancak (tamamen) tatmin edilmesi zordur. Bir insanın ruhsal gelişime yönelik attığı en küçük bir adım bile Tanrı’yı memnun etmeye yeter. Ama dünyanın yaratılmasından önce O’nun arzu ettiği mükemmelliğe ulaşacağımız zamana kadar da tam olarak tatmin olmayacak. Tam potansiyelimizden daha azına razı olmamıza izin vermeyecek.
Tanrı merhametli ve şefkatlidir. Acımızı paylaşır. Aslında, insan olduğu zaman, İsa Mesih olarak, acımızı ve günahımızı tek başına üstlendi. Tanrı bizim acılarımızda bizden uzak değildir; O da bizimle birlikte acı çekti.
Tanrı alçakgönüllü ve naziktir; bizi kazanmak için yapması gereken şey buysa küçük düşürülmeyi dahi göze alır. Tanrı, bizler söz konusuyken, statüyü, hatta kendi statüsünü bile umursamaz. Bizi ailesine sokabilmesinin tek yolu bir insan olarak doğmak ve haçın üzerinde kanını akıtmaksa, evet, bunu da yapar ve yaptı da.
Tanrı adildir. Adalet O’nun için son derece önemlidir. Bizimle ve evrenimizle işini bitirdiğinde, içimizde ve dışımızda en ufak bir kötülük kırıntısı bile kalmasına izin vermeyecek. O bizleri tutkuyla sever ve kötülüğün bize yaptıklarından dolayı, kötülükten nefret eder. Bu nedenle de kötülüğü yok etmek için çalışıyor. Ancak Tanrı, kötülükten kurtulmanın acı ve eziyet çekmek anlamına geldiğini biliyor. Bu yüzden işin en ağır kısmını bizzat yapmayı, çarmıhta ölmeyi seçti.
Yaratıcı
Tanrı’nın kişiliğinin yaratıcı tarafına geçelim şimdi. Tanrı bir şeyler yapmaktan hoşlanır ve yarattığı bir şeyi garip bulmamızı ya da bir şekilde O’nun yüceliğiyle bağdaşmadığını düşünmemizi önemsemez. Yalnızca dünya gezegeninde yarattığı 350.000’den fazla böcek türüne bir bakın!. (Ve neden böcek dediğimiz o garip canlılar var mesela? Bu çok ilginç.) Kutsal Kitap’ta da çok tuhaf yaratıklar var. Tekerleği andıran bedenleri gözlerle kaplı, dört tane yüzü olan varlıklar gibi (bkz. Hezekiel, 1.Bölüm). Hubble Teleskopu’yla çekilen derin uzay fotoğraflarında trilyonlarca galaksi olduğunu görüyoruz. – ve henüz tam olarak açıklanmamış olan, galaksiler arasındaki boşluk. Bu ne için? Bilmiyoruz. Belki Tanrı’nın hoşuna gidiyor. Bir gün anlamayı umut ediyoruz.
Tanrı’nın mizah anlayışı da var. Gerçekten tuhaf ve şaşırtıcı şeyler yapmaktan hoşlanan ve “İzle! Bu gerçekten harika olacak, söz veriyorum” diyen bir arkadaş gibi. Bazen insanlara geçmişte yaptığı harika şeyleri unutmalarını bile söyler çünkü daha iyisini gerçekleştirmek üzeredir. İnsanların aklını karıştırmayı sever ve bazı yerlerde… “alay” mı diyelim? Belki de bu doğru kelime değil. Ama İbrahim, Musa, Petrus, vb. gibi arkadaşlarına öyle şeyler söyledi ki birimiz birimize söylesek kavga çıkması işten bile değil. Yani Tanrı hiçbir zaman sıkıcı değildir.
Tanrı neşelidir. Yaptığı şeyden zevk alır ve buna bizi de dahil ediyor. Kutsal Kitap bize O’nun “sağ elinden mutluluk eksilmez” demiştir (Mezmur 16:11). Onun bazen neşe içinde şarkı söylediğine dair açıklamalar da var! Cinsellik ve çikolata gibi şeyler icat etti ve sanata, müziğe ve mimariye ilham verdi. Birbirimizden zevk almamızı sağladı.
Tanrı gizemlidir
Bildiğimiz her şeye rağmen, O’nu tam olarak kavrayamıyoruz; bazı şeylerin olmasına neden izin verdiğini örneğin. Eğer kavrayabilsek, bu nedenlerin O’nun karakteriyle tutarlı olduğunu görürüz. Ama kavrayamadığımızda, aklımızdaki soruları O farklı şekillerde yanıtlıyor. Alçakgönüllülere, sadece, “Güven bana” diye cevap veriyor. Kibirli, öfkeli ve kuşkucularaysa, “İster güven ister güvenme. Sana bir açıklama borcum yok” diyor.
Tanrı, İsa Mesih’te beden almıştır. Tanrı hakkında bildiğimiz şeyler içinde en göz kamaştırıcı olanı, yaklaşık iki bin yıl önce, bir insan olarak aramıza gelmesidir. Tanrı, yarattığı dünyanın kötülükten etkilendiğini gördü. Bunun devam etmesine izin vermesi düşünülemezdi. Bu yüzden kendini, yaratılışının bir parçası haline getirdi.
Aramızda bir insan olarak yaşadı- öğretti, iyileştirdi, yedi, uyudu, sevdi, acı çekti- ve sonra, kendi planı uyarınca, insanlığın onu çarmıha gererek öldürmesine izin verdi. Biz fark etmeyebiliriz ama O, kendi ölümünü, kötülüğün gücünü elinden almak ve ölümü yok etmek için kullandı. Sonra, üçüncü gün, hayata geri döndü, bir daha asla ölmedi.
Ve şimdi aynı İsa Mesih, bize geri döneceğini vaat ediyor. Böylelikle tarihi muhteşem bir şekilde sonuçlandıracak ve evrene, kurtarılmış yeni yeryüzü ve yeni göklerin taze başlangıcını armağan edecek.