İsa’nın Kral Hirodes devrinde Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğmasından sonra bazı yıldızbilimciler doğudan Yeruşalim’e gelip şöyle dediler: “Yahudiler’in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O’nun yıldızını gördük ve O’na tapınmaya geldik.” Matta 2:1-2
Burada sözü edilen bu bilge insanlar hakkında düşünmüyor değilim. Sordukları küçük bir sorunun büyük bir üzüntüye yol açacağının farkına ne zaman vardılar acaba?
Aptal değillerdi. Bilge adamlar muhtemelen kralın danışma meclisinde görevli güvenilir kişilerdi. Yöneticilerin düşünce tarzından anlarlardı. Aradıkları bebeğin, Hirodes’in ne oğlu ne de torunu olmadığını öğrendiklerinde… iş işten geçti! Krallar, kendilerine rakip olabilecek kişileri, bu kişiler bebek de olsa sevmezler. Bu yüzden de yıldızbilimcilerin sorduğu o basit soru, ortalığı birbirine kattı.
Böyle durumlar bizlerin de başına zaman zaman gelmiyor mu? En iyi niyetimizle bir işe müdahele ettikten sonra, çoğu zaman bir çuval inciri berbat ettiğimizle kalıyoruz. Niyetimizin kötü olmaması sonucu değiştirmiyor; nihayetinde, aşılması olanaksız bir durumun içindeyiz artık. Zamanı geriye almak ne güzel de olur böyle durumlarda!
Yapamayız tabii. Fakat bu dertler bedenimizi bir zincir gibi sarsa da bütün bu sorunlardan bizi özgür kılan çok şefkatli Tanrı’mıza dua edebiliriz. Tanrı’nın, dünyaya bir Kurtarıcı gönderme planını zalim bir kral bile durduramadı. Yapacağımız hiçbir hata Tanrı’nın bize olan sevgisini azaltamaz, Mesih İsa aracılığıyla bizleri ailesine almasını engelleyemez. Aldığımız bu lütuf bizim yaptıklarımıza değil, Tanrı’nın bize olan koşulsuz sevgisine bağlıdır. Tanrı, bizi yanına alacağı güne kadar, istemeden sebep olduğumuz bütün karışıklıkları düzelterek yaptığımız bütün hataları affeder.
GÜNÜN DUASI: Yüce RAB’bim, sebep olduğum karışıklıkları ve başımı soktuğum dertleri sen biliyorsun. Affet lütfen. Beni koruyup kolladığın gibi sevdiklerimi de koru. Amin.