“Giysilerimi aralarında paylaştılar, Elbisem üzerine kura çektiler” (Yuhanna 19:24b)
Bir insan çarmıha gerilirken kıyafetlerini cellatlar alırdı genellikle. Bu sebeple İsa’yı çarmıha geren askerler aralarında kura çekip giysilerini paylaşmışlardı. En sona değerli bir elbise parçası kalmıştı. Dikişsiz, düzgün bir gömlekti bu. Bu yüzden de aralarında çekiştirerek gömleği bozmak yerine kura çektiler.
Olması gerekenin tam tersinin yaşanması çok şaşırtıcı. Kura çeken askerler aşağıda eğlenirken Tanrı’nın biricik Oğlu yukarıda çarmıhın üzerinde acılı bir şekilde ölüyor. Bunun farkında olmalılar, değil mi? Anlık ruhsal bir ilham alarak şöyle demelilerdi: “Dikkatli olun! Biraz saygı gösterin! Ne bu adam sıradan bir suçlu ne de bu ölüm sıradan bir ölüm.”
Fakat böyle bir şey söylenmedi tabii. Herkes kendi yoluna devam etti. Her şey için şans ve kaderi suçlayıp durdular. Çarmıhta asılı İsa, böyle bir ihtimalin olmadığını biliyordu çünkü Tanrı daha dünyanın başından beri insanlığın kurtuluş planını hazırlamıştı.
Tanrı bizim için hazırladığı kurtuluş planını bozabilecek en küçük ihtimale bile göz yummazdı. Mesih İsa’nın doğumundan başlayarak şifa mucizelerine, vaazlarına, öğretilerine, çekeceği acılara, ölümüne ve dirilişine kadar bütün ayrıntılar Mesih’ten binlerce yıl önce Eski Antlaşma’da yazılmıştır. Kura çeken askerler oradaydı. Çiviler ve çarmıh da hazırdı. Aynı şekilde boş mezar da oradaydı.
Ama her şeyden iyisi Tanrı, İsa Mesih olarak oradaydı. Ne bir melek ne bir süper kahraman ne de başka biri bizim kurtarıcımız olabilirdi. Tanrı’nın kendisi çarmıhın üzerinde hayatını feda ederek Kurtarıcı’mız oldu. Paskalya gününde de ölümden dirilerek sonsuz yaşamını bizlere de bahşetti.
Tanrı bizim kaderimizi kimsenin ellerine bırakmadı; kendi ellerine aldı.
GÜNÜN DUASI: Yüce Baba, hayatımın ellerinde olduğunu biliyorum. Karanlık zamanlar da dâhil, seni sevmeme ve benim için harika planların olduğunu hatırlamama yardım et. Amin.