O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. (Matta 4:3)
İsa’nın ayağının altındaki taşlar, birer ekmek somunu gibi epeyce büyüktü herhalde. Bir aydan uzun süredir aç olan birisine pekâlâ ekmek gibi görünebilirlerdi. Ama ekmek değildiler. Kimse ağzının içinde bir dolu taşı gevelemek istemez.
Ve Şeytan bu durumdan yararlanmak isteyerek, İsa’ya bir plan önerdi. “Bu taşları ekmeğe çevir!” Kolay, değil mi? Gerçi Tanrı böyle şeyler yapmaz. O, taşları ekmeğe kendi yöntemiyle dönüştürür. Buğdayın içinde büyüdüğü toprak daha birkaç yüz yıl önce bir kayaydı ve sonra ufalanarak toğrağa dönüştü… ama bunları boş ver! Geçelim bu işlemi. Çiftçinin ve fırıncının bütün o emeklerini de boş ver! Bunu yapmanın İsa için kişisel olarak uygun olmayacağı gerçeğini de boş ver! Yap sadece! Hızlı ve kolay bir iş! Önce kendi ihtiyaçlarını karşıla!
İsa bu teklifi reddetti ve açlık durumu devam etti. Daha sonra, yiyeceği ekmeği zor yoldan elde edecekti. Bazen, Tanrı parmağını şıklatıverip taş bağlamış yüreklerimizi sıcaklık ve şefkatle doldurmayı düşünmüyor mu diye merak ediyorum. Ne kadar kolay olurdu! Sorun yok, bekleme yok, acı yok – çarmıh yok! Problem de bu zaten. İsa Mesih kolay yolu hiçbir zaman tercih etmedi. Taşlaşmış kalplerimizi ilahi yöntemle, yani çektiği acı, yaşadığı ölüm ve dirilişiyle değiştirecekti. Yavaş yavaş çekeceği acıları önceden bilmesine rağmen yapacaktı bunu. Üstelik Yuhanna Müjdesi’nin 12.bölümü 24.ayetinde gördüğümüz gibi, toprağa düşüp ölünce çok ürün verecek olan buğday tanesi olacağını bilerek, bizler için yapacaktı.
İsa Mesih’in yaptığı buydu. Matta kitabı 4.bölüm, 4.ayette böyle okuyoruz: “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar”. Bugün O’nunla birlikte biz de sonsuz hayatı aldık.
GÜNÜN DUASI: Tanrı’m, doğruyu yapmaya yönelik sabrın ve isteğin için teşekkür ederiz. Kalbimizi tanrısal doğrulukla doldur. Amin.