Yahya’nın öğrencileriyle Ferisiler oruç tutarken, bazı kişiler İsa’ya gelip, “Yahya’nın ve Ferisiler’in öğrencileri oruç tutuyor da senin öğrencilerin neden tutmuyor?” diye sordular.
İsa şöyle karşılık verdi: “Güvey aralarında olduğu sürece davetliler oruç tutar mı? Güvey aralarında oldukça oruç tutmazlar! Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, onlar işte o zaman, o gün oruç tutacaklar. Hiç kimse eski giysiyi yeni kumaş parçasıyla yamamaz. Yoksa yeni yama çeker, eski giysiden kopar, yırtık daha beter olur. Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa şarap tulumları patlatır, şarap da tulumlar da mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara doldurulur.”
Bugünkü metinde bazı kişiler bir soru sormak için Mesih İsa’ya yaklaşıyorlar. Vaftizci Yahya ve takipçilerinin köklü bir Yahudi geleneği olarak oruç tuttuklarını biliyorlardı. Dinin bir parçası olarak Yom Kippur adıyla da bilinen Kefaret Günü gibi bazı özel günlerde yemek yenmez, su içilmezdi. Eski Antlaşma’da Tanrı tarafından emredildiği için böyle yapılırdı.
O dönemin dini liderleri olan Ferisiler de bu yasayı uyguluyorlardı. Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta emrettiğinden daha fazlasını bile yasaya eklemişlerdi üstelik. Oruç tutma uzun yıllardır süregelen bir gelenek halini almıştı. Artık insanlar bunu kutsallığın bir işareti olarak görüyordu.
Fakat İsa ve öğrencilerinin oruç tutmaması insanların kafasını kurcalıyordu. Bu adamlar kutsal mıydı, değil miydi? Bu nedenle, oruç tutmamalarının nedenini sormak için geldiler.
Mesih, onları beklemedikleri bir şekilde yanıtladı: “Bir düğüne gelmiş olan davetlilerin oruçlu olmaları düşünülebilir mi?” diye sordu onlara. “Elbette oruç tutmazlar. Düğün bir kutlama zamanıdır, oruç tutma ve günahlarınız için ağlama zamanı değil.”
“Güvey aralarındayken, davetliler yas tutar mı? Ama güveyin aralarından alınacağı günler gelecek, o zaman oruç tutacaklar.”
Mesih’in ne söylediğine çok dikkat edelim. Kendisinden “güvey” olarak bahsettiğinde sadece güzel bir benzetme yapmamıştı. Eski Antlaşma’da Tanrı’nın kendisini tanımlama yollarından biriydi bu. Yani şunu söylüyordu “Ben sizin Rab’binizim.”
Ama O bundan da fazlasını yaptı. Eski Antlaşma kurallarından birini öne sürdükten sonra, “Ben buradayken kimsenin oruç tutmasına gerek yok” dedi. Dinin kurallarını yürürlükten kaldıran bu adam da kimdi? Bir okuldaki öğrencilere sadece o okulun müdürü tatil verebilir. Aynı şekilde, “Size verdiğim bu yasayı şu an için tutmak zorunda değilsiniz. Size tatil veriyorum” sözünü de ancak Tanrı’nın kendisi söyleyebilir. İsa’nın sözlerine dikkat edersek kendisinin Tanrı olduğunu ima ettiğini görürüz. O’nu dinleyenlerin ne düşündüğünü doğrusu çok merak ediyorum.
Ardından İsa Mesih, insanları iki bin yıldır merak içinde bırakan soruyu cevaplıyor. Soru, “Hristiyan olmak ne demektir? Şu an yaşadığım hayatta kendimi geliştirmek mi? Başımı derde sokan çok kötü bir alışkanlığım var. Hristiyan olursam bu kusurumu giderip hayatımın diğer alanlarını değiştirmeden günlük işlerime devam etmem mümkün mü?”
Çok yaygın bir soru bu, değil mi? Mesih’le ilgili bir konu açıldığında insanları etkileyen unsurlar olur. Tanrı’nın affediciliğini, şefkatini, iyiliğini ve sevgisini görürler çünkü. Kulağa hoş geldiği için onlar da bunları ister. Fakat “Hristiyan olabilmenin bedeli nedir? Hristiyanlığın hoşuma giden kısımlarını alıp geri kalanlarıyla ilgilenmesem olur mu?” gibi sorular kafalarında hemen belirlemeye başlar.
Mesih, bu soruları günlük hayatlarımızda karşılaştığımız iki örnekle cevaplandırıyor. Belki aranızda terzi olan ya da dikiş dikmeyi bilenler vardır. Yeni kıyafetler dikme niyetindeyseniz kumaşları eve getirir getirmez, kesimden önce ne yapmanız gerekir? Elbette çamaşır makinesine atmalısınız! Bunu dikişe başlamadan önce yapmalısınız. Aksi takdirde giysinin boyutu bozulur ve küçülür.
İsa Mesih diyor ki, “Hiç kimse eski giysiyi yeni kumaş parçasıyla yamamaz. Çünkü yeni kumaş çeker, giysiden kopar, yırtık daha da beter olur.”
Yeni bir elbise almışsanız parçalarını kesip eski kıyafetinize eklemezsiniz. Yapmanız gereken yeni elbiseleri giymektir. Doğru olan budur.
İkinci olarak da şarap yapma örneğini veriyor. O dönemlerde günümüz şarap üreticilerinin kullandığı gibi şişeler ve fıçılar bulunmuyordu. Cam pahalıydı. Şarabı saklamak için hayvan derileri kullanılıyordu. Hayvan derisi, bir tür fıçı görevi görüyordu.
Bu amaçla kullanılan yeni derilerin yüzeylerinin yumuşak ve esnek olmasına karşın, eski deriler sert ve hantaldı. Bu yüzden de eski şarapları onların içine doldurabiliyordunuz. Çünkü eski şaraplar zaten yıllanmıştı ve servise hazırdı.
Fakat yeni şaraplar hazır olmadıklarından dolayı henüz üzüm suyundan pek bir farklı halde değillerdi. Ayrıca üzüm suyu mayalanma yoluyla şaraba dönüşürken hacim olarak genişlediğinden, içinde bulunduğu kap yeterince büyük değilse taşma ihtimali vardır.
İçimizden bir arkadaşımızın babasının başına gelen de buydu. Kendisi küçükken babası şarap hazırlama kiti kullanarak şarap yapmayı öğreniyormuş. Bir gün üzümlerle şekeri bir araya getirerek büyük, yumuşak, plastik bir fıçının içine koymuş. Sonra da ağzını kapattıktan sonra mutfağın kilerine koyarak ne olacağını beklemiş.
Maalesef şarabın hacim olarak genleşeceğini göz ardı ettiği için fıçıyı geniş tutmak aklına gelmemiş. Belli bir müddet sonra da tahmin edebileceğiniz gibi kilerden ilginç sesler duyulmuş ve bam! Parçalanmış bir fıçı ve her tarafı şarapla ıslanmış bir kiler… Ne kadar kötü!
Taze bir şarabı eski bir fıçıya koyarsanız da aynı şey başınıza gelir. Çünkü deri genişleyemez ve parçalanır. Bütün şarabı kaybedeceğiniz gibi verimli bir şekilde kullanmak istediğiniz deriyi de kaybedersiniz. Çözüm olarak yeni bir deri kullanın; başınız ağrımasın!
Hayatlarımızda da durum aynı. İsa Mesih diyor ki, “Bana gelin. Yeni bir elbise, bağların en seçkin üzümlerinden yapılmış yeni bir şarap gibi bir hayat vereceğim sizlere. Eski hayatınıza yama yapmayacağım. Eski alışkanlıklarınızla eski görüşlerinizi olduğu gibi bırakmayacağım. Sizlere Tanrı’nın yaşam pınarından akan hayatlar bahşedeceğim.”
“Tanrı’nın Oğlu ve Kurtarıcı’nız olarak yapıyorum bunu. Günahlarınız ve düşkünlükleriniz için gereken bedeli çarmıh üzerinde acı çekip kanımı akıtarak ödedim. Dirildiğim gün, size mükemmel ve temiz bir yaşam getirdim. Eski hayatlarınızı geride bırakın. Ben size yenisini veriyorum.”
Mesih İsa’nın bize vaat ettiği işte budur: Eski yaşamlara karşılık yeni yaşam. Burada bir geri dönüşüm söz konusu değildir. Bize, karşılıksız olarak yeni bir yaşam verilmiştir. Tabii almak istersek.
Dua Edelim: Ya Rab, bizleri Oğlun İsa Mesih’in ışığına çağırarak bizi karanlıktan kurtardın ve yeni bir yaşam verdin. Bu yeni yaşamımızı her gün senin gücünle yaşayabilmemiz için bize güç ver. Amin.