Güvenilir Söz

 

“Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rab’bin önünde içtiğin antları yerine getireceksin’ dendiğini duydunuz. Oysa ben size diyorum ki, hiç ant içmeyin: Ne gök üzerine, çünkü orası Tanrı’nın tahtıdır; ne yer üzerine, çünkü orası O’nun ayak taburesidir; ne de Yeruşalim üzerine, çünkü orası Büyük Kral’ın kentidir. Başınızın üzerine de ant içmeyin. Çünkü saçınızın tek telini ak ya da kara edemezsiniz.  ‘Evet’ iniz evet, ‘hayır’ ınız hayır olsun. Bundan fazlası Şeytan’dandır.”

İsa Mesih’in “Dağdaki Vaaz” olarak bilinen ünlü konuşmasından alınan sözler bunlar. Bu konuşmasında İsa hem insanlara büyük müjdeler verir hem de Tanrı’nın Yasa’sını nasıl yerine getirmemiz gerektiği konusunda bizleri aydınlatır. Mesih’ten önceki dönemde, yani Eski Antlaşma döneminde, Tanrı İsrail oğullarına yasalarını bildirmişti. Kutsal Kitap’ın Torah/Tevrat kısmında bu yasaların neler olduğu ayrıntılı bir biçimde kaydedilmiştir.

Bu yasaların hepsi aynı nitelikte değildi. Kimi dini törenlerin, kurban ve sunuların, tapınak adabının ayrıntılarını içeriyordu örneğin. Bunlar zamanla değişebilen, hatta değişmesi gereken kurallardı. Ama örneğin On Emir böyle değildi. Tanrı’nın bu yasaları evrensel ahlâk kurallarını içerdiği için zamanlar üstüdür.

Ama İsa bize burada ne söylüyor? “Atalarınıza şöyle söylendiğini duydunuz. Ama ben size diyorum ki…” Acaba İsa böyle söylemekle Tanrı’nın Yasa’sını değiştirmiş mi oluyor? Acaba Eski Antlaşma’da bildirilen Tanrı yasaları yanlıştı da o nedenle mi İsa  böyle konuşuyor!?

Elbette hayır!

İsa Mesih Tanrı Sözü’nün ta kendisidir. İnsan olmuş olan Tanrı Sözü bizzat O’dur (Yuhanna 1:1,14). Bu demektir ki, İsa, Tanrı’nın Yasa’sını ve Müjde’sini bütün mükemmelliğiyle kendisinde toplamaktadır. O, şu anda odaklandığımız cümlelerinden biraz önce şöyle diyor:

“Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, yer ve gök ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile yok olmayacak. Bu nedenle, bu buyrukların en küçüğünden birini kim çiğner ve başkalarına öyle öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliği’nde büyük sayılacak. Size şunu söyleyeyim: Doğruluğunuz din bilginleriyle Ferisiler’inkini aşmadıkça, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz!” Matta 5:17-20

Demek ki İsa’nın, “Ama ben size diyorum ki…” diye başlayan sözlerini, O’nun Tanrı yasasında değişiklik yaptığı şeklinde yorumlamak yanlış olur. Aksine, O, Tanrı Sözü’nün garantisi ve koruyucusudur. Tanrı Sözü’nün sahibidir. Hatta, İsa Mesih Tanrı Sözü’nün ta kendisi, ete kemiğe bürünmüş, beden almış halidir. Biliyoruz ki “İsa Mesih dün, bugün ve sonsuza dek aynıdır.” (İbraniler 13:8) Tanrı değişmez. Fikir de değiştirmez. İsa, Tanrı yasasını değiştirmek için değil, tam aksine, onu tamamlamak için geldi. Yani hem onun anlamını tamamlamak ve açıklamak, öğretmek için, hem de yaşamıyla Tanrı’nın yasasını mükemmel şekilde yerine getirmek için.

İsa Mesih, Tanrı’nın bütün yasalarını Tanrı sevgisi ve komşu sevgisiyle yerine getirmemiz gerektiğini bize öğretti. Hem İncil’de okuduğumuz bu ve benzeri sözleriyle (örneğin; Matta 22:37-40) hem de, yine İncil’den öğrendiğimiz yaşamı, ölümü ve dirilişiyle.

İşte, Rab’bin bugün bize söylediği sözlerine de bu ön bilgi ile yaklaşmalıyız. O bize, ant içmememizi öğütlüyor. Yemin etmeyin diyor. Neden olabilir acaba? Bizim kültürümüzde bunun tersine alışığız, değil mi? Hemen her sözümüzde, karşımızdaki kişiyi inandırmak için bir şekilde yemin ederiz. “Vallahi”, ya da “Yemin ederim ki” gibi ifadeler kullanırız. Oysa buna gerçekten gerek var mı sence? Bizi dinleyen kişiler bize güveniyorlarsa, bu yeminimiz onların güvenini daha da arttıracak mıdır? Hayır, hatta tam tersine, belki de şöyle düşünecekler: “Ben ona güveniyordum ama dediklerine beni inandırmak için yemin üstüne yemin ettiğine bakılırsa, belki de yalan söylüyordur!”

Öte yandan, eğer biz insanlarda güven oluşturmamışsak, dediklerimizi istediğimiz kadar antlarla, yeminlerle allayıp pullasak da nafile: İnsanlar bize inanmaz o zaman. Öyleyse her zamanki gibi, doğruluğun ve dürüstlüğün zirvesi olan İsa’ya ve O’nun sözlerine dayanalım, O’nu dinleyelim. Hep doğruyu, hep gerçeği söyleyelim. Hep O’nun Söz’ünü söyleyelim. O’nun Müjde gerçeğini insanlarla paylaşalım. Kendi aldatıcı fikirlerimize, kanaatlerimize değil, Tanrı’nın doğru, gerçek Söz’üne bağlanalım. O’nu konuşalım.

Sevgili kardeşim, Rab bize öğretiyor ki bizler yemin ettiğimiz zaman haddimizi aşan bir şey yapmış oluyoruz. Bize ait olmayan, üzerinde biz söz hakkımız ve yetkimiz olmayan konularda, sanki böyle bir hakkımız varmış gibi ahkâm kesiyoruz. “Tanrı adına yemin ederim ki!” Ne kadar yüksek perdeden bir söz, değil mi? Ama bugün gördük ki Tanrı bize böyle bir yetki vermiyor! Tanrı adına konuşmaya hakkı olan Tanrı’nın ta kendisidir. Bizim Tanrı adına söyleyebileceğimiz yegâne Söz, Tanrı Sözü’nün kendisidir.

Aynı şekilde gökler, yeryüzü, bütün yaratılış, ve tabii o yaratılışın bir parçası olan bizler de dahil olmak üzere her şey Tanrı’ya aittir. Üzerlerine yemin ederek, sanki onlar bize ait şeylermiş gibi onları kullanmaya hakkımız yoktur. Bunu yapmak, bir “yetki gaspı”dır. İşte, Rab İsa bizi böyle bir yetki gaspına, böyle bir günaha  karşı uyarıyor: Size ait olmayan şeyler üzerine yemin etmemelisiniz. Ve her şey Tanrı’ya ait olduğuna göre, hiç yemin etmeyin.

Sevgili kardeşim, İsa’nın bu sözlerinde bizim için büyük bir güvence vardır. O’nun sözüne sadık kaldığımız sürece, O doğru ve dürüst olduğu gibi biz de doğruluğu O’ndan öğrendiğimiz sürece, O’nun birliğinde kalırız. Böylelikle İsa’nın diriliş gerçeğinin bütün bereketlerine paydaş oluruz. Hristiyan yaşamının harika farkı budur; İsa Mesih’in esenliğine sahip olmak. O’nun birliğinde biz, yerin ve göğün  Yaratıcı’sı olan Tanrı’nın birliğindeyiz. Rab’lerin Rab’bi ve Kralların Kralı’nın (Vahiy 17:24), “Büyük Kral’ın” birliğindeyiz, O’nun güvencesi altındayız. Öyleyse sözlerimiz O’ndan öğrenilmiş sözler olduğu sürece, başka bir güvenceye, antlara, teminatlara ihtiyacımız yok. Biz O’na güveniyoruz. Güvenilir olan yegâne Söz’ü, Tanrı’nın Sözü’nü, İsa’nın Müjde’sini konuşuyor ve duyuruyoruz. Söz’ümüz güvenilir ve gerçektir.

Dua Edelim: Ya Rab İsa. Sen Tanrı’nın Söz’üsün. Sen güvenilir ve gerçek olansın. Bize her zaman Kutsal Ruh’unu ver ki biz senin sözünden dışarı çıkmayalım. İnsanlarla ilişkilerimizde her yaptığımız, her söylediğimiz, senin gibi doğru, gerçek ve güvenilir olsun. Amin.

Facebook
Twitter
WhatsApp
E-Posta

Benzer Yazılar

Yorumlar