İsa Yahudi yetkililere şöyle karşılık verdi: “Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul, Baba’nın yaptıklarını görmedikçe kendiliğinden bir şey yapamaz. Baba ne yaparsa Oğul da aynı şeyi yapar. Çünkü Baba Oğul’u sever ve yaptıklarının hepsini O’na gösterir. Şaşasınız diye O’na bunlardan daha büyük işler de gösterecektir. Baba nasıl ölüleri diriltip onlara yaşam veriyorsa, Oğul da dilediği kimselere yaşam verir.
Bugünkü ayetlerimiz bize İsa’nın bütün diğer insanlardan özde ne kadar farklı olduğunu göstermesi bakımından çok önemli. Evet İsa tam ve gerçek anlamıyla bir insandır, tıpkı senin ve benim gibi. Ama O bundan fazlasıdır da.
İsa’nın ilahi kişiliği birçok insan tarafından tam olarak kavranamamıştır. Tarih boyunca bu gerçeği anlamak isteyen insanlar bu konuda düşünceler ürettiler. Ama Tanrı’nın birliğini yani Üçlü Birlik gerçeğini bize ancak Tanrı sözü öğretebilir. Şu anda biz bu ayetleri okurken olduğu gibi.
İsa’nın Tanrısal doğasını kabul etmekte zorlanan, ya da bu öğretiyi reddeden kişiler, O’nun buradaki sözlerini kendi düşüncelerine bir dayanak olarak gösterme hatasına düşebilirler. Diyebilirler ki; “Bakın, işte İsa burada kendisi söylüyor: “Oğul Baba’nın yaptıklarını görmeden kendiliğinden bir şey yapamaz.” Öyleyse siz Hristiyanlar, İsa’ya Tanrısallık atfederek hata yapıyorsunuz!”
Ama böyle bir iddia, Tanrı’nın sözlerine tevazuyla yaklaşmamak ve onları yeterince dikkatle ele almamaktan kaynaklanabilir ancak. Öyle ki, eğer İsa bu dediklerini değil de onların tam tersini söylemiş olsaydı, asıl o zaman O’nun tanrısal kişiliği konusunda kuşku duyulması gerekirdi. Örneğin İsa, “Ben Baba’dan görmediğim şeyleri de yaparım. Ben, yani Oğul, Baba’dan işitmediğim şekilde davranır, kendiliğimden hareket ederim, vesaire!” Eğer İsa böyle şeyler söyleseydi, insanlar haklı olarak birden fazla tanrıdan söz edildiğini düşünebilirlerdi.
Ama görüyoruz ki Rab’bimiz asla böyle başına buyruk şekilde davranmıyor. Aksine Baba ile tam bir uyum içinde. O’nunla tam bir irade birliği içinde.
İsa’nın dünyaya gelmesi, diğer insanların dünyaya geliş biçiminden farklıdır. O, biz insanların Adem’den gelen kalıtımsal günahlılığımızdan bütünüyle azadedir. Bakire bir anneden mucizevi bir biçimde dünyaya gelmiş olması bunun bir göstergesi zaten. İsa’nın doğumuyla ilgili olarak İncil’in Luka bölümünün başlangıç sayfalarında çok değerli bilgiler bulabiliriz. Ama İsa yalnızca mucizevi doğumunda değil, yaşamı boyunca da günahtan tamamen uzak durdu. Çarmıh üzerinde ruhunu teslim ettiği an da dahil. İncil bu konuda çok açıktır. O’nun Tanrı Oğlu olduğunu anlamak istemeyen, O’nu küfürle suçlayan dindar Yahudilere aynen bunu söylemişti:
“Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz? Tanrı’dan olan, Tanrı’nın sözlerini dinler. İşte siz Tanrı’dan olmadığınız için dinlemiyorsunuz.” (Yuhanna 8:46-47)”
İsa bu meydan okumasında yerden göğe kadar haklıydı. Gerçekten de O, Yahudi halkının gözü önünde yaşamış ve Tanrı’nın yasalarına yaşamı boyunca eksiksiz bir biçimde uymuştu. Diğer bütün insanların aksine, İsa yaşamı boyunca bir kez bile günah işlemedi. Zaten aksi takdirde İsa, bu çok dindar, sofu Yahudilere, bu kadar cesaretle bu soruyu soramazdı. İsa yaşamı boyunca Baba’sının sözlerine, yani Tanrı’nın buyruklarına mükemmel bir biçimde uymuş, Tanrı’yı bütün kalbiyle sevmiştir. İncil’in İbraniler Mektubu kısmında söylendiği gibi, “Her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir.” (İbraniler 4:15)
Buradan gördüğümüz şu ki, İsa’nın Tanrı Oğlu olması O’nun insanlığıyla çelişmez, aksine bu ikisi bir bütündür. Zaten O olmasaydı, İsa Mesih beden alıp insan olmasaydı, biz zavallı insan soyu, Tanrı’nın bizden istediği mutlak itaat ve mükemmel kulluğu, nasıl yerine getirebilirdik? Şeytanın ve günahın gücü altından nasıl kurtulabilirdik? Bütün bunlar ancak Mesih İsa sayesinde gerçekleşti.
Filipililer Mektubu’nun 2.bölümünde bu durum harika bir biçimde anlatılıyor: “Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı.” (Ayetler 6-8)
Öyleyse kardeşlerim, İsa’nın bizi kurtarmak için dünyaya gelmiş Tanrı Oğlu olduğu gerçeğini unutmayalım ama şunu da unutmayalım: O bizden son derece üstün olmasına rağmen, bize üstünlük taslamak için aramıza gelmedi. Aksine bizden biri olmak için geldi. İsa bize, gerçek Tanrı’yı göstermek için olduğu kadar, gerçek kulu da göstermek için geldi. Gerçek Tanrı’ya kusursuzca kulluk etmenin mükemmel örneğini gösterdi.
Sana gelince… Sen, O’nun sonuz alçakgönüllülüğünü taklit edemezsin. Ben de. Hiçbirimiz edemeyiz. Ama bu, alçakgönüllü olmak için elimizden geleni yapamamamız anlamına gelir mi? Hayır! Biz de O’nun gibi Göksel Baba’mıza itaat etmeli ve O’nun Sözü’ne aykırı olan davranışlardan kaçınmalıyız. İsa gibi günahsız olamayız ama günahımızdan dönebilir, tövbe edebiliriz. Böylece Tanrı günahlarımızı bağışlar ve O’nun kutsallığına yakışır bir biçimde yaşamamız için Söz’üyle bizi eğitir.
İsa’nın sözünü ettiği “yaşam” da bu sayede bizlere verilir. Oğul, dilediği kimselere yaşam verir. Onları iman ve tövbe yoluyla aklar ve kendi sonsuz yaşamına ortak eder. İmanlı kardeşim, sen de İsa’nın yaşam vermeyi dilediği insanlardan birisin. O hepimizi, günah yüzünden birer ölü durumunda olduğumuz halde sevdi ve kurtarıcı elini bize uzattı. İsa’nın sana verdiği, sonsuz yaşamdır sevgili kardeşim. Daha bu dünyada başlayan bu harika yaşamın tadını, O’na sadık kalarak, sonsuza kadar çıkarman için.
Dua Edelim: Göksel Baba, bize Oğlu’n İsa Mesih hakkındaki gerçeği Söz’ün aracılığıyla öğret. Böylece biz Üçlü Birliğinin hakikatini, Mesih İsa’nın kulluğu ve Rab’liği arasındaki uyumu kavrayabilelim. Amin.