“Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.”
Hayatta her zaman seçimler yapmak zorunda kalırız. Bazı seçimleri yapmak heyecan vericidir. Örneğin çocuğumuzun adını seçerken uzun uzun düşünür ve hayatı boyunca taşıyacağı ismi seçmekten heyecanlanırız. Hatta yakınlarımız kendi adlarını vermemizi ister, isimler üzerinde şakalaşırız. Ya da nişan yüzüklerimize karar verirken, yeşil altın, beyaz altın ya da roze mu olsun deriz? Kuyumcu kuyumcu gezer, farklı farklı modelleri parmağımızda dener, fotoğraflarını eşe dosta gönderir fikir alırız.
İstemesek de daha kritik seçimler de yapmamız gerekir bu hayatta. Kim sevdiği biri bitkisel hayata girdiğinde fişinin çekilip çekilmeyeceğine karar vermek ister ki? Evliliği sonlandırmak zorunda kalıp mahkemeye dilekçe vermek de hiç kolay değildir. Çocukların velayetini kim alacak? Nafaka ne olmalı?
Bazı seçimler bize heyecan verirken bazıları yaşama sevincimizi bile bizden alır. Ama hepimiz biliriz ki bir seçim yapmak zorundayız. Seçim yapmaktan kaçamayız.
İsa Mesih de dağdaki vaazının bu bölümde bir seçimden bahsediyor. O’nun sözlerini duyduğumuzda hangi yolun daha kolay hangi yolun ise daha çetin olduğunu düşünemeye başlıyoruz hemen. Tarihte de bazı Hristiyanlar böyle anlamış bu durumu. Kendilerini zor yollarla terbiye etmeye çalışarak Tanrı’nın onayını aramışlar ve cennete ancak bu şekilde gidileceğini düşünmüşler, tıpkı birçok diğer dinde olduğu gibi.
Ama İsa Mesih bundan mı söz ediyor gerçekten de? Cennete gitmek için acı mı çekmem gerekiyor? Cennete gitmek için seçmem gereken yol nedir? Hangi kapıdan girmeliyim?
İncil’de İsa Mesih’in sözlerine kulak verirsek asıl sorunun “bu yol ve kapı nedir?” değil, “bu yol ve kapı kimdir?” olduğunu hemen anlarız. Yuhanna Kitabı 10.bölüm 8.ayette İsa Mesih kapının ve yine Yuhanna Kitabı 14.bölüm 6.ayette de yolun kendisi olduğunu açıkça söylüyor. Hatta ekliyor da “Benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez.”
Bu ne demek? Cennete gitmem için kendime acı çektirmem gerekmiyor. Ya da nasıl daha iyi bir insana dönüşebilirim diye kaygılanmam da. Beni kurtaracak olan tek şey İsa Mesih’e olan imandır. Cehennemden beni sadece İsa’nın günahlarımın kurtarıcısı olduğuna olan imanımla kurtulabilirim.
İki yol var. Ve bu iki yol arasında da bir seçim yapmalıyız. Ya yaşamı seçeceğiz ya da ölümü. Hem de bu ölüm sadece fiziksel olarak ölmek demek de değil, sonsuza kadar yaşamın kaynağı olan Tanrı’dan uzakta olmak yani cehennemdir. Yaşamı seçmek demek, yaptıklarımızdan ve ihmallerimizden tövbe ederek sadece İsa Mesih’in çarmıhta sağladığı kurtuluşa güvenmek ve vaftiz olmak demektir. Bizi kurtaran yalnız imandır.
Peki iman eden, kurtulmuş bir Hristiyan olarak nasıl yaşamalıyız? İşte yolun çetin kısmı burasıdır. Hristiyan yaşamı her gün günahkar olduğumuzu kabul etmek, tövbeyle Tanrı’nın karşısına çıkmak ve Tanrı’nın yardımıyla Tanrı’nın isteğine uygun bir yaşam sürdürmek demektir.
Tabi ki de bu yaşam kolay bir yaşam olmayacaktır. Kendi isteklerimizi reddedip Tanrı’nınkileri seçmek hiç de kolay değildir. Ancak Tanrı her durumda bize yardım etmeye hazırdır. İsa Mesih bu nedenle böyle diyor: “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm (Matta 11:28)”.
Eğer şimdi bir yol ayrımındaysan ve nereye gideceğini bilmiyorsan, “Yol benim, bana gel” diye seslenen İsa Mesih’e kulak ver. Çünkü o seçimini yaptı bile. Seni sevmeyi seçti. Seni cehennemden kurtarmak için çarmıhta öldü ve üç gün sonra dirildi. Seni de şimdi kendisinin olduğu yere, cennete çağırıyor.
Dua edelim: Ya Rab, bizi ebedi rahata çağıran sesine kulak vermemize yardım et. Çünkü tek yol sensin. Amin.