Şu saatten sonra kimse bana müşteri hizmetleri yetkililerinin ulaşılmak için var olduğunu söylemesin! Çünkü artık adım gibi eminim ki onlar kendilerine ulaşılmasını istemiyor. Tam bir şirketin müşteri hizmetleri yetkilisine bağlanıyorum, “O konuya biz bakmıyoruz, şimdi sizi başka bir arkadaşımıza bağlıyoruz, ilk önce sıfıra, sonra bire, ondan sonra da bütün tuşlara aynı anda basın” diyorlar! Resmen duymamazlıktan geliyorlar.
Birisiyle konuşmaya çalışırken dinlenmediğini bilmek en kötüsü. Bunun hastanede senin, eşinin, çocuğunun başına geldiğini bir düşün. Nasıl hissederdin?
İletişim yaşatır, iletişimsizlik öldürür. Tanrı’nın böyle yapmadığını düşünüyorum ben. O bizi dinlemek konusunda o kadar istekli ki! Ve bizim de onu dinlememizi arzuluyor. Kutsal Kitap’ta “Bana seslenince onu yanıtlayacağım, sıkıntıda onun yanında olacağım, kurtarıp yücelteceğim onu” diyor Tanrı.
Başka bir yerde de: “Kadın emzikteki çocuğunu unutabilir mi? Rahminden çıkan çocuktan sevecenliği esirger mi? Kadın unutabilir, Ama ben seni asla unutmam.” Tanrı’nın beni düşündüğünü, beni gözlediğini, hayatımla ilgilendiğini düşünmek duaya bakış açımı etkiliyor.
Tanrı, iletişim kurmak, yardım etmek, duymak, dinlemek, cevap vermek konularında biz insanlar gibi davranmıyor. Dua bir iletişim yöntemidir, Tanrı’yla konuşmaktır. Ve siz dua ettiğinizde, bir bakıma, “telefon etmiş” olursunuz. Eğer Tanrı o şirketlerin müşteri hizmetleri yetkilisi gibi ulaşılmaz olmayı tercih etseydi dünya üzerinde kim ona ulaşılabilirdi ki?
Ama neyse ki, Tanrı o müşteri hizmetleri gibi değil. O, dünyada kendisine seslenen, ona inanan veya inanmayan, seven sevmeyen herkesi duymak ve yanıtlamak istiyor.
Maddi ya da manevi dertlerimizi, umutsuzluklarımızı, hayal kırıklıklarımızı duyuyor ve bize yanıt veriyor. Nasıl yanıt verdiği, ne zaman yanıt verdiği ayrıca konuşulabilir. Ama yanıt veriyor. Eğer dinlersek, dikkat edersek bunun olduğunu görebiliriz.
Bizim de duaya, yani Tanrı ile konuşmaya ve onu dinlemeye zaman ayırmamız lazım. Çünkü bu harika bir armağan. Değerini pek bilmediğimiz bir hazine. İsa, Tanrı’yla iletişim kurmamızın önemini İncil’de şu sözlerle anlatıyor: “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse yılan verir? Sizler çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanızın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği kesin değil mi?”
Ayetin sonundaki soruya vereceğiniz yanıt duaya olan inancınızla doğru orantılıdır. Tanrı ile konuşun; o sizi dinlemek için bekliyor.
Ne dersiniz, şimdi bir “telefon konuşması” yapmak için en uygun zaman değil mi sizce de?