O’na Güvenmek

 

Akşam olunca öğrencileri göle indiler. Bir tekneye binerek gölün karşı yakasındaki Kefarnahum’a doğru yol aldılar. Karanlık basmış, İsa henüz yanlarına gelmemişti. Güçlü bir rüzgar estiğinden göl kabarmaya başladı. Öğrenciler beş kilometre kadar kürek çektikten sonra, İsa’nın gölün üstünde yürüyerek tekneye yaklaştığını görünce korktular. Ama İsa, “Korkmayın, benim!” dedi. Bunun üzerine O’nu tekneye almak istediler. O anda tekne gidecekleri kıyıya ulaştı. Yuhanna 6:16-21

Henüz yeni iman etmiş bir gençtim. Yeni tanıştığım biriyle sohbet ediyordum.  Sohbet sırasında ona, İncil’de İsa ile ilgili yazılanlara bütün kalbimle inandığımı söyledim. Adam bunu duyunca kaşlarını kaldırıp, “Hadi canım!” dedi. “Örneğin İsa’nın gerçekten suyun üzerinde yürüdüğüne de inanıyor musun?”

Tanrı’yla ilgili konuları insana özgü ölçütlerle değerlendirmek ne büyük bir hata! Bu kişi eğitimli biriydi. Ama insan ne kadar okumuş da olsa, bu hataya sık sık düşebiliyor. Bunun ne kadar kitap okuduğumuzla bir ilgisi yok. Mesih’e, Tanrı Sözü’ne ne kadar güvendiğimizle ilgili bir konu bu.

Biraz kızdığımı ve “Elbette inanıyorum!” dediğimi hatırlıyorum. “Hem de İsa’nın sadece suyun üzerinde yürüdüğüne değil, İncil’de O’nunla ilgili yazılmış olan her şeye inanıyorum. Örneğin, felçlilere, cüzam hastalarına şifa verdiğine inanıyorum. Ölüleri dirilttiğine inanıyorum. Benim günahlarımı bağışladığına inanıyorum.”

Evet inanıyordum elbette. Ama bana, “İsa’nın her durumda seni kurtaracak güçte olduğuna her zaman bütün kalbinle güveniyor musun?” diye sorulsa aynı rahatlıkla cevap verebilir miydim? İtiraf etmeliyim ki, her zaman değil!

Müjde metnimizde elçi Yuhanna bu harika olaya sadece değinmiş, ayrıntılarına girmemiştir. Bu olaydan Markos ve Matta metinlerinde de bahsedilir. Özellikle Matta’daki versiyon ayrıntılıdır. Ve Petrus’un kişiliğinde, İsa’ya bütün kalbimizle güvenmekle O’nun sonsuz gücünden kuşku duymak arasındaki büyük farkı görürüz. Petrus, İsa’ya güvendiği sürece suyun üzerinde kendisi de yürür. Bu gücü ona İsa vermektedir. Ama Petrus kuşkuya ve kendi insani düşüncelerine kapılır kapılmaz suya batıverir. Onu kurtaran da elbette Rab’bimiz İsa Mesih olacaktır. Bu olayı Matta Müjdesi’nin 14.bölümünde okuyabilirsiniz.

Petrus’un olayı üzerinde uzun uzun düşünmeye değer. Ama biz bugün bu olayın Yuhanna Müdesi’nde anlatıldığı kadarına odaklanalım.

Güçlü bir rüzgâr estiğinden göl kabarmaya başladı. Öğrenciler beş kilometre kadar kürek çektikten sonra, İsa’nın gölün üstünde yürüyerek tekneye yaklaştığını görünce korktular. (Ayetler 18 ve 19)

Korktular çünkü O’nu tanımamışlardı. Tabii, gördükleri olağan bir durum değildi. Doğa yasalarını alt üst eden bir şey oluyordu. Öğrenciler bir hayalet gördüklerini sanmışlardı. Tehlikeli dalgalarla boğuşmak zaten yeterince stresliyken, bir de bir hayaletle karşılaştığını sanmak, gerçekten de korkutucu olmalı.

Öğrenciler yaklaşan kişinin bir hayalet değil de Rab’leri İsa olduğunu henüz bilmiyorlardı. Bu nedenle de fırtınalı denizden, teknenin alabora olma ihtimalinden, karanlıktan ve ne olduğunu anlamadıkları bu gizemli görüntüden alabildiğine korktular.

Bu korkular sana da tanıdık geliyor mu kardeşim? Bazen senin de ölümden ya da etrafında gelişen ve senin yönlendiremediğin, hâkim olamadığın durumlardan korktuğun oluyor mu? Ya da bilinmezliğin, belirsizliğin seni dehşete düşürdüğü?

İmanlı kardeşim, Rab’bimiz İsa, bize vaatte bulunuyor. Bakın ne diyor: “İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim.” (Matta 28:20) Ve yine Rab’bimiz bize güvence veriyor: “Cesur olun, ben dünyayı yendim!” (Yuhanna 16:33)

Ve bu olayda da korku içindeki öğrencilerini rahatlatıyor: “Korkmayın! Benim.”

Dalgalı denizlerde küçük, eski bir tekneyle yol almaya çalışmak zordur. Bazen iyi bir kaptan olmak bile yetmeyebilir. Denizcilik söz konusuysa, “bazen” sözcüğünü kullanabiliriz belki. Ama söz konusu olan bizim günahın pençesindeki mücadelemizse, kendi becerilerimiz hiçbir zaman yeterli olmayacaktır. Dünyanın karanlığı ve fırtınalarıyla yaptığımız savaşımda kendi gemimizin kaptanı olamayız.  Bir Kurtarıcı’ya, Tanrı Oğlu İsa Mesih’e her zaman ihtiyacımız var ve olacak. O, suyun üzerinde yürüyerek öğrencilerin imdadına yetiştiğinde, bunu etkileyici bir gösteri olsun diye yapmadı. Her durumda, en zorlu, en olumsuz şartlarda bile bizi gözettiğini, koruduğunu ve Kurtarıcı’mız olduğunu göstermek için yaptı.

Bugün senin için de durum böyledir sevgili kardeşim. İsa Mesih senin de Kurtarıcı’ndır. Bu yaşamın karanlık ve fırtınalı denizlerinde, yani senin yaşamındaki umutsuzluk ve kriz anlarında seni güvenli kıyıya o çıkarır. Ve sana ebedi kurtuluşu da O sağlar. İsa suyun üzerinde yürüyerek doğa yasalarının, yaratılışın sınırlarının üzerinde olduğunu gösterdi ve kendisine iman edenlere güvence verdi. Bu senin kurtuluş ve esenlik güvencendir. İsa senin günahlarının bedelini çarmıh üzerinde canını vererek ödedi. Ve dirilişiyle hak kazandığı sonsuz yaşamı sana ve bütün imanlılara armağan etti. O’na güvenen, inanan herkes için bu armağan hazırdır. O’na iman eden sonsuz yaşama, sonsuz esenliğe sahip olur. Çünkü sonsuz yaşam da sonsuz esenlik de sadece O’nda, İsa Mesih’tedir.

Eğer biri gelip de sana, vaktiyle bana sorulduğu gibi, “İsa’nın su üzerinde yürüdüğüne gerçekten inanıyor musun?” diye soracak olursa, ona kızma. Ona sevgi ve merhamet göster. Belki de İsa o kişinin dalgalı, fırtınalı, karanlık yaşamında, senin duyuracağın Müjde sözüyle kendini göstermek istiyordur.

Dua Edelim: Ya Rab. Sen bütün evrenin ve yaratılışın tek hakimi, bütün insanların Kurtarıcı’sısın. Senin Müjde’ni işitenlerin, okuyanların yüreğinde iman yarat ve Sözünde duyurduğun sonsuz gücüne güvenmeyi onlara öğret. Sana iman eden bizler de her zaman Senin yardımını ve kurtarışını güvenle bekleyebilelim. Amin.

Facebook
Twitter
WhatsApp
E-Posta

Benzer Yazılar

Yorumlar