İhtiyaçlarımız ve Tanrı

 

Sonra şöyle dedi: “Sizlerden birinin bir arkadaşı olur da gece yarısı ona gidip, ‘Arkadaş, bana üç ekmek ödünç ver. Bir arkadaşım yoldan geldi, önüne koyacak bir şeyim yok’ derse, öbürü içerden, ‘Beni rahatsız etme! Kapı kilitli, çocuklarım da yanımda yatıyor. Kalkıp sana bir şey veremem’ der mi hiç? Size şunu söyleyeyim, arkadaşlık gereği kalkıp ona istediğini vermese bile, adamın yüzsüzlüğünden ötürü kalkar, ihtiyacı neyse ona verir.

“Ben size şunu söyleyeyim: Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.

“Aranızda hangi baba, ekmek isteyen oğluna taş verir? Ya da balık isterse balık yerine yılan verir? Ya da yumurta isterse ona akrep verir? Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, gökteki Baba’nın, kendisinden dileyenlere Kutsal Ruh’u vereceği çok daha kesin değil mi?”

“Her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır!” İsa ne kadar kesin konuşuyor değil mi? “Büyük bir ihtimalle dileğin yerine gelecektir” demiyor. “Arayan bulabilir, neden olmasın!” gibi, ihtimal içeren bir ifade kullanmıyor. “Çalınan kapıların yüzde 90’ı açılır” gibi bir istatistik de vermiyor. İsa son derece net bir ifadeyle, bize Tanrısal bir gerçeği açıklıyor: “Her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.”

Bu şaşmaz bir kuraldır. Kendisine yönelen insanı geri çevirmemek, Tanrı’nın karakteridir. Sen Tanrı’ya ihtiyaçlarından söz ettiğin zaman, O’nun sana vereceği yanıt, babaca bir ‘evet’ olacaktır. Büyük bir ihtimalle değil! Belki değil! Kesinlikle evet. İhtiyacın karşılanacaktır.

Bu sözleri dinleyen biri, kendi yaşamında durumun her zaman böyle olmadığını düşünebilir. “Gerçekten de her dileğimiz yerine geliyor mu? Benim yaşamımda çoğu zaman öyle olmadı” diyenler olabilir.

Peki bu bir çelişki mi?

İtiraf ediyorum ki, çocukluğumda öyle olduğunu düşünmüştüm bir keresinde. Ortaokuldayken basketbol ile ilgili ciddi bir sorunum vardı. Ben ciddi olduğunu düşünüyordum en azından! Basketbolun Türkiye’de son derecede popüler olduğu yıllardı, her sokakta onlarca basketbol potasının asılı olduğu yıllar. Google’a ‘Beyaz Gölge dizisi’ diye yazarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Elbette herkes iyi basketbol oynamak zorunda değil ama ben on dört yaşındayken o görüşte değildim. Basketbol topuyla akıcı bir şekilde dripling yapabilmek, şöyle tek elini kullanarak ve topa bakmadan onu yerde sektirerek koşabilmek… asla yapamıyordum bunu. Ve fırlattığım topların çemberden geçmesi için bir mucize gerekiyordu.

O zamanlar On İki Dev Adam tabiri yoktu ama Milli Takım’da oynamak yine de en büyük hayalimdi. Yine de, sınıfın basketbol takımına girebilmekle de şimdilik idare edebilirdim. Ama… Olmuyordu işte!

Basketbol oynamayı beceremediğim için Tanrı’yı suçladığımı hatırlıyorum. “Şu topu doğru dürüst sürüp şu çembere isabetli bir biçimde fırlatabilsem ne olur ki! Tanrı için bu zor mu? Tanrı bu dileğimi neden yerine getirmiyor?”

Çok şükür ki içimdeki basketbol sevdası Beyaz Gölge dizisinden bile kısa ömürlü oldu ve dünyada basketboldan daha eğlenceli şeyler olduğunu çok geçmeden öğrendim. Doğrusu boyum şimdikinden çok daha uzun olsaydı bile, bir basketbolcunun ağır antrenmanlarla, yolculuklarla, belki sakatlıklarla dolu zorlu yaşamı gerçekten beni mutlu edecek yaşam biçimi olmazdı. Rahatça görüyorum. Şimdiki aklım olsaydı bir dakikamı bile bu yoksunluğuma üzülerek harcamazdım. Benim için gerçekten iyi olan her şeyi Tanrı bana verdi ve veriyor.

Tanrı haklıydı. Benim, Petar Naumoski olmaya ihtiyacım yoktu! İhtiyacım bu değildi.

İncil’in Yakup Mektubu bölümünde bazen dualarımızın neden her zaman kabul edilmediğine ilişkin çok açıklayıcı ayetler görüyoruz. Yakup basketboldan bahsetmiyor ama şunları söylüyor:

Aranızdaki kavgaların, çekişmelerin kaynağı nedir? Bedeninizin üyelerinde savaşan tutkularınız değil mi?  Bir şey arzu ediyor, elde edemeyince adam öldürüyorsunuz. Kıskanıyorsunuz, isteğinize erişemeyince çekişip kavga ediyorsunuz. Elde edemiyorsunuz, çünkü Tanrı’dan dilemiyorsunuz.  Dilediğiniz zaman da dileğinize kavuşamıyorsunuz. Çünkü kötü amaçla, tutkularınız uğruna kullanmak için diliyorsunuz. (Yakup 4:1-3)

Masallarda “dile benden ne dilersen” diyen cinler vardır ya, Tanrı’yı da o türden masalsı bir varlık gibi düşünebiliyoruz bazen. Oysa Müjde metnimizde İsa’nın verdiği vaat, böyle bir şey değil. O her şeyden önce bizim O’ndan Kutsal Ruh’u, yani kendisini istememizi istiyor: “Gökteki Baba’nın, kendisinden dileyenlere Kutsal Ruh’u vereceği (…) kesin değil mi?” (a.13).

Tanrı bizim tutkularımıza, hırslarımıza, hayallerimize, arzularımıza değil, ihtiyaçlarımıza cevap veriyor. İnsani zayıflıklarımdan, kıskançlık ve egoizmimden kaynaklanan arzularım dikkate alınmadığında, bunun için şükretmem gerekir. Kardeşimizi kıskandığımız için arzu ettiğimiz şeyler, bizi seven Baba’mız tarafından bize verilmiyor. Sevgili Baba’mız, biz O’ndan yumurta istediğimiz zaman bize akrep vermiyor. Akrep istediğimiz zaman da, O bize akrep vermiyor.

Şimdi bu yaşımda o eski çocukluk dileğime dönüp bakınca, kendi çocukça isyanımı elbette sorguluyorum. O basketbol topunu benden çok daha iyi biçimde kontrol edip, çembere çok daha isabetli biçimde atmaya ihtiyacı olan çocuklar vardı. Tanrı onların dileklerini yerine getirdi. Çünkü iyi ve doğru olan buydu.

İsa Mesih’in insanlığa kendini armağan etmesi, sadece beden alıp bir insan olarak dünyaya gelmesiyle sınırlı değildir. O çarmıhtaki ölümü ve sonsuz yaşama dirilişi sayesinde, kendisine iman edip güvenen sana ve bana, Kutsal Ruh’unu verdi ve veriyor. O sana kendisini armağan ediyor, tek ihtiyacın olan şeyi.

İsa bizden dua etmemizi, dilememizi istiyor. Ama dikkat edelim: Bu bir buyruk değil. “Ey dindar kişi, dua et!” tarzında bir emir değil. Aksine bu sözler bir müjdedir: “Emin ol: İhtiyacın karşılanacak, kapı sana açılacak.” İsa Mesih Matta kitabı 6.bölümde şöyle diyor:

“Öyleyse, ‘Ne yiyeceğiz?’ ‘Ne içeceğiz?’ ya da ‘Ne giyeceğiz?’ diyerek kaygılanmayın. Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz olduğunu bilir. Siz öncelikle O’nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir. (Matta 6:32-33)

Dua Edelim: Göksel Baba’mız, Sen bizim bütün ihtiyaçlarımızla yakından ilgilisin ve bizim en büyük ihtiyacımız seninle paydaşlık içinde olmak. Oğlu’n İsa Mesih’i ve Kutsal Ruh’unu bize verdiğin, kendi yaşamını bizimle paylaştığın için sana şükrediyoruz. Amin.

Facebook
Twitter
WhatsApp
E-Posta

Benzer Yazılar

Yorumlar