Küçük Başlangıçlar

 

İsa onlara bir benzetme daha anlattı: “Göklerin Egemenliği, bir adamın tarlasına ektiği hardal tanesine benzer” dedi. “Hardal tohumların en küçüğü olduğu halde, gelişince bahçe bitkilerinin boyunu aşar, ağaç olur. Böylece kuşlar gelip dallarında barınır.”

İsa onlara başka bir benzetme anlattı: “Göklerin Egemenliği, bir kadının üç ölçek una karıştırdığı mayaya benzer. Sonunda bütün hamur kabarır.”

“Zaman her şeyin bir anda olasını engeller!” Bu cümleyi yıllar önce bir kitapta okumuştum. O zaman yüzümde beliren gülümseme, bu cümleyi her hatırladığımda yeniden ortaya çıkar.

Büyük insanların, bilimle, edebiyatla uğraşan kişilerin, öğretmenlerin, doktorların, devlet adamlarının, hepsinin bir zamanlar bir çocuk olduğunu düşünmek ilginçtir. İşyerimin karşısındaki anaokulunun bahçesinde coşkuyla haykırarak koşuşturan miniklere baktığım zaman, gelecekte dünyanın en hassas konumlarında olacak, en önemli işlerini yapacak, insanlığın kaderini belirleyecek insanları seyretmekte olduğumu düşünmek zor. Ama gerçek bu. Bu minikler ve onlar gibi diğer çocuklar günü gelince büyüyecek ve ülke yönetiminde söz sahibi olacaklar. Belki yaşlı bir adam olarak romatizma ağrılarım nedeniyle ziyaret edeceğim doktor, şu minik oğlan çocuğu olacak, ya da ip atlayan şu kız, belki de geleceğin başbakanıdır. Evet, doğru: Zaman her şeyin bir anda olmasını engeller!

Tanrı her şeyi yapmaya gücü yeten varlık olduğuna göre, her şeyin bir anda ortaya çıkmasını da sağlayabilirdi. Ama Kutsal Kitap’ta, Yaratılış kitabının ilk bölümünde görüyoruz ki, öyle yapmadı. Tanrı dünyayı yaratırken bir süreç takip etti. Adeta kendine bir yol haritası çizmişti. Bir zaman çizelgesi vardı ve ona göre hareket etti. Evreni yaratma işini, bir sürece yaydı.

Küçük başlangıçları küçümsememek gerekir. Tanrı bile işe onlarla başladığına göre… Tanrı’nın bu dünyaya İsa Mesih’in bedeninde, bir insan olarak gelişini bize anlatan Kutsal Kitap ayetlerine baktığımızda da, aynı gerçeği görüyoruz. Tanrı insan olmayı istedi. Çünkü insana olan sevgisi o denli derindi ki, bizlerin günah nedeniyle kendimizi mahvetmemize gönlü razı olmadı. Hristiyanların Tanrı’dan ‘Kurtarıcı’ olarak söz etmelerinin nedeni de budur. Tanrı biz insanları, kendi günahkâr doğamızın yıkıcı etkilerinden kurtarmayı arzu etti ve bunu yapmak için aramıza, insanlar dünyasına geldi.

Hem de bir bebek olarak!

İsa’nın insanları kurtarmak için bir bebek olarak dünyaya gelmesi ve bu küçük başlangıcı izleyen bir süreç boyunca ilerleyerek çarmıh üzerinde ölmesi gerekiyordu. Ve ardından dirilerek sonsuz yaşamı kazanması… Ve O, dirilişi ve göğe yükselişinin ardından Kutsal Ruh’unu göndererek kurduğu Yeni Antlaşma topluluğu için de benzer bir yol öngördü.

Küçük bir başlangıç… Kilise’nin ilk yıllarına baktığımızda onun kısa bir süre içinde dünyanın en büyük inanç topluluğuna dönüşebilmesi şaşırtıcıdır. Putperest Roma devletinin kovuşturmasına uğrayan, aslanlara atılarak, işkencelere uğrayarak öldürülen bu yoksul, mazlum insanlar, nasıl oldu da birkaç yüzyıl sonra, imparatorun bile Hristiyan olmasında etkili olabildi. Bir zamanlar onları aslanlara atan bu imparatorluk, nasıl oldu da sonunda bu yumuşak güce yenildi ve Hristiyan oldu? Tarihçilerin ve siyaset bilimcilerin kendilerince yanıtları olabilir bu sorulara. Ama Tanrı’nın yanıtı başkadır. Tanrı, yeryüzünde kurmaya başladığı egemenliği için küçük, alçakgönüllü bir başlangıç öngördü. İsa’nın ilk öğrencilerine bakar mısınız: Birkaç az eğitimli balıkçı, kimsenin sevmediği bir vergi toplama memuru, toplumun üst sosyal sınıflarına ait olmayan bir grup insan. İçlerinde genellikle profesörler, generaller, büyükelçiler yoktu. Ne de doktor, mühendis gibi okumuş insanlar vardı. Elbette istisnalar her zaman mevcuttu ama genellikle, alçakgönüllü profilleri olan insanlardan oluşuyordu Hristiyan kilisesi. Ve kilise o minik çekirdekten gelişip günümüzdeki halini aldı. Dünyanın her ulusundan insanlar Tanrı’nın sevgi dolu çağrısını, lütuf dolu müjdesini, kilise aracılığıyla, imanlı Hristiyanların hizmetleri yoluyla duyuyor ve Mesih’in sesini duymak için gelip bu topluluğa katılıyorlar.

Ya da maya benzetmesini ele alalım. Mesih’in bu sözü söylediği zamanlarda herhalde insanlar mayanın gözle görülemeyecek kadar küçük bir mantar türü olduğunu bilmiyordu. Ekmek mayasının, hamura katılan sıvı olduğu sanılıyordu. Mesih’in maya benzetmesini yaparken kastettiği değişim ve dönüşümün aslında ne denli büyük ve şaşılası olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Maya, gerçekten de, hardal tohumundan bile küçük, hatta mikroskobik ölçüde küçük bir varlıktır. Ama etkisi küçümsenemez.

Ama Mesih’in benzetmelerinde sözünü ettiği maya ve hardal tohumunun yaptığı gibi, Tanrı sözü de, küçük bir başlangıçla yola çıkar. İnsan yüreğine ekilen bir Müjde sözüyle: Dünyaya Kurtarıcı geldi. O’nun çarmıhtaki ölümü ve dirilişiyle kazandığı zafer, seni de sonsuz yaşama kavuşturacak güçtedir.

Bir sözün bu denli büyük sonuçlar doğurabileceğini genellikle düşünmeyiz, değil mi? Ben bir insanım. Size herhangi bir konuda söz verebilirim ama bu o sözü yerine getireceğimin garantisini vermez. İyi niyetli ve sözüme sadık olsam bile, gücüm yetmediği için sözümde duramayabilirim. İnsanların sözü için durum budur. Sözlerimiz, evet önemsiz değildirler, ama etkileri sınırlıdır ve sözlerimizle eylemlerimiz çoğu zaman birbiriyle uyuşmaz.

Tanrı Sözü içinse durum farklı. O’nun sözü, sonsuz bir güce sahiptir. Ve Mesih’in sözünü ettiği azıcık mayayla hardal tohumunun simgelediği şey, tam da budur. İsa, sözüyle insanların kalbinde inanç yaratır. Kilisesini bu şekilde kurdu ve imanlı insanlar aracılığıyla bu ruhsal egemenlik alanını sürekli geliştirmekte, insanlar arasında giderek yaymaktadır. Senin yapacağın bir şey var mı? Senin yapacağın, sadece, Tanrı’nın senin kalbine ektiği bu tohumu oradan çıkarıp atmamak olsun. Bırak, İsa kendi ektiği tohumu yine kendi sulasın, sana verdiği sözü yine kendi sözüyle büyütsün ve geliştirsin. Bırak, onun kilisesiyle birlikte sen de imanda büyümeye, gelişmeye devam et. O’na güvenmeye devam et. Göreceksin, İsa sende başladığı iyi işi sürdürecek. Sana söylediği söz, sende O’nun doğruluk eylemleri olarak meyve verecek.

Dua Edelim: Göksel Baba’mız. Senin sözün kalbimizde kök salsın ve böylece imanda güçlenerek gelişelim. Oğlun İsa Mesih’e olan iman aracılığıyla O’nun iyilik ve doğruluğunu yansıtalım. Öyle ki O’nun sözü ve doğruluğu bütün insanlara yayılsın. Amin.

Facebook
Twitter
WhatsApp
E-Posta

Benzer Yazılar

Yorumlar