Seçilmiş Olmak

 

İsa, dağa çıkarak istediği kişileri yanına çağırdı. Onlar da yanına gittiler. İsa bunlardan on iki kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti. Seçtiği bu on iki kişi şunlardır: Petrus adını verdiği Simun, Beni-Regeş, yani Gökgürültüsü Oğulları adını verdiği Zebedi’nin oğulları Yakup ve Yuhanna, Andreas, Filipus, Bartalmay, Matta, Tomas, Alfay oğlu Yakup, Taday, Yurtsever Simun ve İsa’ya ihanet eden Yahuda İskariot.

On ikiler, İsa’nın en yakınındaki on iki öğrencisine Kutsal Kitap’ta verilen genel bir ad. Bunlardan biri, Yahuda İskariot bir haindi ve İsa başından beri bunu biliyordu. İsa Yahuda’ya büyük bir merhamet göstermiş ve kendisine sadık kalması için ona şanslar vermişti ama Yahuda bu ilahi lütfu elinin tersiyle itti.

Bugünkü metnimizin odak konusu, Rabbimizin bizleri kendisine hizmet etmek için seçiyor olmasıdır. Bu seçimin ilk örnekleri, O’nun ilk öğrencileri, yani on ikiler idi. Okuyalım: “İsa bunlardan on iki kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti.”

Demek ki bu seçimin esasen üç amacı vardı. Bu kişilerin İsa’nın yanında bulunmaları, Tanrı sözünü duyurmaları ve cinleri kovmaları. Yani insanları Şeytan’a ve günaha tutsaklıktan, Mesih’teki özgürlüğe yöneltmeleri.

Evet, On ikilerin Müjde’nin yayılmasında çok önemli bir rolleri oldu. Onların tanıklığı yoluyla biz Rab’bimiz hakkındaki sevindirici haberi duyduk, duyuyoruz.

Onlar, elbette Yahuda hariç, son derece önemli ve özel insanlardır. Ama şunu da biliyoruz ki İsa’nın öğrencileri aslında onlardan ibaret değildi. Kutsal Yazılar bize çeşitli zamanlarda çok sayıda imanlının İsa Mesih’i izlediğini anlatıyor.

Sevgili kardeşim, şunu iyi bil ki sen de İsa Mesih tarafından seçildin. Bu seçilmişlik sana birtakım sorumluluklar yükleyip görevler de verir. Tanrı sözü ne diyor? İsa onları “yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti.”

İsa, en yakın çevresindeki on iki öğrencisi gibi bizi de kendisine çağırmıştır. Senin vaftiz olman, İsa Mesih’in seni kendisine, kilisesine, ailesinin bir ferdi olmaya çağırması ve seçmesidir. Aslında o herkesi kurtarışına ve lütfuna çağırır; çarmıhta kazandığı zafer herkes içindir. Ama, Rab’bimiz diyor ki, “Çağrılanlar çok, ama seçilenler azdır.” (Matta 22:14)

Öyleyse biz şimdi biraz kendi seçilmişliğimiz hakkında düşünelim. Evet, on ikiler gibi biz de seçildik. Rab bizi seçti ve kurtardı. O’nun çağrısına kendi yeteneğimiz, iyiliğimiz ya da doğruluğumuzla olumlu yanıt vermiş değiliz. Çağrılmamız da, seçilmemiz de Tanrı’nın işidir. Elçi Pavlus’un Romalılar Mektubu’nda dediği gibi:

Çünkü Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun. Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdıklarını akladı ve akladıklarını yüceltti. (Romalılar 8:29-30)

Sevgili kardeşim, görüyorsun değil mi? Bizim kendi kurtuluşumuzda ve aklanmamızda hiçbir kişisel katkımız yok. Aklanma Tanrı tarafından bize lütfedilen bir şeydir. Bizim bu lütfu Yahuda gibi küstahça reddetmemiz ne kadar büyük bir kadirbilmezlik olurdu değil mi? Öyleyse bu armağanı sevinç ve şükranla kabul edelim ve tadının çıkaralım.

Peki bu armağanın tadını, yan gelip yatarak mı çıkaracağız? “Nasıl olsa seçildik ve kurtulduk” diyerek, tembel, sadakatsiz köleler gibi umursamazca yaşamlar mı süreceğiz? Elbette hayır! İsa’nın bizi seçmiş olması kurtuluş ve aklanma için olduğu kadar O’nun doğruluk ve iyiliğini yeryüzünde yaşama geçirmemiz için de verildi bize. Pavlus’un dediği gibi İsa’nın benzerliğine dönüştürülüyoruz. O’na sadık kalmaz, O’nu umursamazsak İsa’nın bizde bunu gerçekleştirmesine izin vermemiş oluruz. O’nun lütfunu ve sevgisini reddetmiş oluruz. O zaman O’na ihanet eden Yahuda’dan ne farkımız kalır? Tanrı korusun.

Aksine, biz O’nun bize verdiği görevleri sevgi ve sadakatle yerine getirmek, Mesih’in yeryüzündeki bedeninin organları olarak O’nun iyilik eylemlerini dünyada gerçekleştirmek için seçildik. Tanrı Söz’ünü hatırlayalım: “İsa (on iki kişiyi) yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek ve cinleri kovmaya yetkili kılmak üzere seçti.” Öyleyse bizim de seçilmemiz O’nunla birlikte olmak yani Mesih’te kalmak, Sözü ve sakramentleri aracılığıyla O’nun paydaşlığında ve birliğinde kalmakla ilgilidir. Ayrıca O’nun sözünü duyurmak ve O’nun adıyla cinleri kovmakla da (ayetler 14-19).

Ve bu üç konu birbirinden ayrı düşünülemez: O’nunla ve O’nda kalmak; O’nun sözünü duyurmak ve, İncil’deki ifadeyle; “cinleri kovmak.”

Cinleri kovmak deyince Hollywood filmlerindeki hayalet hikâyeleri gelmemeli aklımıza. Evet, kötü ruhlar sadece simgesel bir benzetme değildir ama insanlardan cinleri kovmak, esasen insanların üzerindeki kötülüğün etkisini kırmakla ilgilidir. Mesih’in canlarımızı kötülük güçlerinden kurtarmasına hizmet etmekle ilgilidir. Biz Mesih’te kalır, O’nun sözünü paylaşırsak, kötü olanın bütün güçleri etkisini yitirir. Bunun doğaüstü gibi görülen etkileyici şovlarla bir ilgisi yoktur. Elbette Mesih gücünü açıkça da gösterebilir ama bu O’nun kilisesi için öngördüğü yöntem değildir. “Cinleri kovmak”, tamamen Mesih’in günaha ve Şeytan’a karşı çarmıhta kazandığı zaferle ilgilidir. Ve bizim O’na olan güven ve sadakatimizle.

Öyleyse sen hep O’nun yanında kal kardeşim. Tanrı Sözü’nü duyur ve kötülüğü, İsa’nın iyilik gücüyle yen. Kardeşim, sen Yahuda gibi değilsin. Sana verilen bu harika seçilmişlik armağanını iman, şükran ve alçakgönüllülükle kabul edebilirsin.

Dua Edelim: Göksel Baba, bizleri çağırdığın ve seçtiğin için sana şükürler olsun. Bizi, Oğlu’n İsa Mesih’in benzerliğine dönüştür, İsa’da kalmamıza, O’nu duyurmamıza ve O kötülük güçlerini alt ederken bizim de İsa’nın zaferine paydaş olmamıza izin ver. Amin.

Facebook
Twitter
WhatsApp
E-Posta

Benzer Yazılar

Yorumlar